adetler.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TOKAT ZİLE ADETLERİ

Aşağa gitmek

TOKAT ZİLE ADETLERİ Empty TOKAT ZİLE ADETLERİ

Mesaj  GÖZLEM 4/9/2008, 15:33

DÜĞÜN KARARI
Oğlan evi düğün için düşündüğü zamanı kız evine bildirir. Kız evi uygun görürse hazırlıklarına hız verir . ''Hazırlıklara başlar." demiyorum. Çünkü kız anası, daha kızı kundaktayken bile sandığına bir şeyler atmaya başlamıştır, Nişanlandıktan sonra artık durmak yoktur gelin kız ve anneye. Eğer anne meraklı ve marifetliyse, hele kızını da yetiştirmişse, ellerinden kaçan kurtulur ancak. Ağırlıklarında hep el emeği göz nuru olsun isterler. Oyalar, danteller, nakışlar, işlemeler, kanaviçeler arasında koşuştururlar hiç durmadan.
Düğün mevsimi çoğunlukla Yaz'dır Zile'de. Köylerde harman sonu ve pancar parası alınınca düzenlenir. Şehirde de Kış çıkmadan kolay kolay düğün yapılmaz. Ayrıca düğünlerin Ramazan'a girilmeden önce yapılması gerekir. Aksi takdirde düğün Kurban Bayramı sonrasına kalacaktır. Çünkü iki bayram arasında düğün yapılmaz inanışı geçerliliğini hâlâ korumaktadır. Halbuki dinî yönden hiçbir sakıncası yoktur.
OKUYUCU ÇIKARTMA
Düğün için her iki taraf da karar verince hazırlıklara girişilir. Kızın çeyizlerinden tamamlanmayanlar eşe dosta dağıtılır. Elinden gelen kızın çeyizine katkıda bulunur. Kız evinde bir taraftan çeyizler tamamlana dursun, bir taraftan da kararlaştırılan günler için eş - dost davet edilir.
Hem kız evi, hem de oğlan evi kendi taraflarını çağırmak için okuyucu çıkarırlar düğün öncesi. Elbetteki kız evi "Kadın Okuyucu", oğlan evi "Erkek Okuyucu" çıkaracaktır. Şimdi kadın okuyucular halâ vazifelerini sürdürmekteyseler de erkek okuyucunun görevini davetiyeler yapmaktadır.
Kadın okuyucular vardır belli başlı. Bunlardan birisine zahmetinin karşılığı önceden verilerek, tanıdıklara düğün haberi ulaştırılmış olur. Okuyucunun yanına kız evinden bir çocuk verilir. Çocuğun elinde daha önceden hazırlanmış, davet edileceklerin listesi vardır. Aslında okuyucular Zile'de herkesi tanırlar hemen hemen. Ama hiç kimsenin unutulmaması için liste hazırlanır ve okuyucunun da okuma yazması olmadığı için okula giden bir çocukla yola çıkması daha uygun olur.
Okuyucu her gittiği eve : "........... Hanım'ın selâmı var : Önümüzdeki Perşembe ağırlığa, öbür hafta Salı'ya Gelin Hamamı'na, Çarşamba günü de Kına Gecesi'ne buyurun" der. Zile'mizde "Yeter Abla" vardır okuyuculuğuyla meşhur olmuş. Kendisini tanımayan yoktur. Bizzat evine gidip sordum mesleğinden memnun olup olmadığını.
- Memnunum. Her ne kadar okuyuculuk yaptığım günün akşamı yorgunluktan kurtulamıyorsam da torbamdaki bulgurları, kesemdeki paraları boşaltıp çocuklarımın rızkını çıkarınca yorgunluğum hemen geçiyor. Hem Zile'yi, Zileli'yi benim gibi tanıdığına kim bahse girebilir, kim ispat edebilir? Zile'de gelin olanlarda emeğim çoktur. Sağolsunlar hepsi de beni sever ve hiç unutmazlar." diyerek sonladı konuşmasını.
Haklıydı Yeter Abla. Çok sevilirdi. Kolay mı böyle hayırlı işlerde yol yürümek? Yazın sıcağı, kışın soğuğu demeden. Zileli bunu bildiği için,düğün sahibinin verdiği paradan ayrı olarak, her gittiği ev onu memnun etmeye çalışır. Kimi para, kimi kendisinin de belirttiği gibi bulgur verir. Verilmesi en normali zaten. Sadece davetlileri çağırmakla da kalmaz Yeter Abla; düğünlerde oynaması için davetlileri kaldırır. Kalkmak istemeyeni zorla kaldırır. Nişanda oğlan evinin getirdiği hediyeleri gösterir.
AĞIRLIK ASMA

KIZ EVİNDE :
'Ağırlık' denilen çeyiz asma, çeyiz sergileme merasimi çoğunlukla Perşembe günleri olur. Birkaç gün Öncesinden kızın çeyizleri, gençler tarafından evin uygun bir oda veya salonuna hazırlanır. Genç kızın baba evinden götüreceği neyi varsa hepsi eşe dosta gösterilir, kısacası iğneden ipliğe her şey sergilenir.
Zile'de bir kız çeyizinde neler yoktur ki? Bir ev için ne lâzımsa her şey. Her ana baba kızının ihtiyacı olacak her şeyden kızlarına vermek isterler, keseleri uyarınca. Zile kızları marifetlidir zaten. Çeyizleri kendilerinin göz nurudur. İğne oyasından mekik oyasına, dantelden kanaviçeye kadar her iş, her nakış ellerinden gelir. Yine her kız; dikiş dikmesini, örgü örmesini bilir. Bunlar bilindikten sonra çeyiz yapma, çeyiz hazırlama bir zevk olur çıkar. Her genç kız arkadaşından daha az çeyiz hazırlamış olmamak için, her marifetten bilmek ister. Anne, babada ise, "El kapısı" zihniyeti vardır. Kızları bir kötüye düşerse : ''Ne getirdin sanki baba evinden?..." denmesi karşısında ezilmemesi için, ellerinden ne gelirse verirler. Kızlarının mutluluğu ve rahatlığı için borca bile girip çeyiz düzen anne - baba çok gördüm ve tanıdım.
Bu düşüncede olan bir kız evinin ağırlığı görülmeye, seyredilmeye değer doğrusu. Zaten ben Zile'de doğup, yaşadım hep; bilirim, tanırım hemşehrilerimi. Kimse kimseden geri kalmak istemez. Herkes ileriye, özlenene koşar daima. Ayşe Hanım kızına beş tane karyola takımı vermiş, Fatma Hanım da verebilmelidir. İmkânları ölçüsünde tabi.
"Zile'de kız çeyizi seyredilmeye değer" demiştim. Çok gördüm ve seyrettim şimdiye dek. Hele de tezime çalışma konusu olduktan sonra. İşte size bir kız çeyizi; kaba çizgileriyle, izleyebildiğim kadarıyla . Hem el emeği göz nuru olanlar, hem de hazır olanlardan bazıları : (Kızın adı Huriye Has, İlkokul mezunu.)
Beş karyola takımı saydım. Biri karyolaya serilmiş, süslenmişti. Diğerleri iplere asılmıştı kanaviçe, ara dantel, aplike adları verilen işlerle hazırlanmıştı. Divan örtüsü etaminden ve kanaviçe işi motiflerle işlenmiş. Her biri ayrı motiflerle işlenmiş etamin kırlentler, divana dayanmıştı. Oda takımları sayılmayacak kadar çok. İğne oyası, mekik işi, kanaviçe işi, dantel işi oda takımları göz alıcı. Ya iğne oyası yemenilerle, boncuk oyası tülbentlere ne demeli? Zile'de her genç kızın en az on oyalı yemenisi, on tülbenti olur, Huriye'ninki ondan fazla, mekik oyalı yemenileri ve tığ işi oyalı tülbentleri de var. Yemeni ve tülbentler katlanmış olarak ipe dizilmiş.
Şehrimizde her anne baba kızına yün yatak ve yün yorgan verir. Bu çeyizde de şüphesiz yatak ve yorgan yünden yapılmış. Ayrıca pamuktan doldurulup, sırınmış yorgan da çeyizde yer almış. Yatak ve yorganlar kızın sandığının üzerine yığılmış. Yorganların üzerinde üç tane yastık, yün, pamuk ve tüyden (Kümes hayvanları tüyü) yapılmış.
Masa örtüsü, sandık örtüsü hep emek işi. Bunların yedekleri de var tabi. Ama serilmiş olanları en gözde olmalı. Namaz seccadelerinin hepsi sırayla dizilmiş duvara. Sırma seccade etamin üzerine kanaviçe işlenmiş dört seccade, parça parça kumaşın şekillendirilerek dikilmesiyle oluşmuş seccade, hazır seccade olmak üzere yedi tane. Her birinin ayak basacak yerleri beyaz patiskadan yine işlenmiş olarak kaplanmış. Seccadelerin üzerinde namaz örtüleri yer almış. Hepsi ayrı güzellikte, hepsi oyalı. Seccadelere tesbihleri de iliştirilmiş. (Hemen her çeyizde, sayısı en fazla olan seccadedir. Çünkü bir eve gelen misafirlerin hepsi birden namaz kılmaya kalkışınca, bunluk çekilmesin diye düşünülür.)
Genç kızın elbiseleri duvarın yüzünü kaplamış. Askılarla ipe asılmış olan elbiseler bir hayli fazla. Hepsinin yeni olup olmadığını sordum. Hepsi yeni değilmiş; genç kızın daha önce giydiği elbiseleri de varmış askıdakiler arasında. Askıdakiler arasında kızın pijama ve sabahlıklarının yanında erkek pijaması da vardı. Şüphesiz bu da damat beye ipekli kumaştan hazırlanmış pijama hemen dikkati üzerine çekmekte, çünkü hayli özenilmiş.
Başka bir ipte, hamam takımı yer almakta. Öyle ki havlusundan ipek peştemalına, lifinden, fildişi tarağa kadar. Lif, bir değil çok. Renk renk ve çeşit çeşit örülmüş. Fildişi tarak peştemala iliştirilmiş ve ortasından küçük altınlarla süslenmiş.
Masa üzerindeki katlı olan çeyize göz attım. Neler yok ki... Sayısı hayli kabarık çarşaflar, el havluları, fanilalar deste deste yığılmış. Bakır tepsi ve üzerinde yine bakırdan bir çok kap, sahan, tencere dizilmiş. Bakır büyük bir kazan, bakır leğen kolaylanmamış vaziyette bir köşedeler. Zile'de en çok da eskiden her kıza bakır bir leğen ve bakır bir kazan ve bakır bir tepsi verilmesi şarttır. Huriye'nin çeyizinde de bu âdet hükmünü yitirmemiş.

Bir köşede rulo haline getirilmiş bir halı, bir kilim ve yolluk yer almış, Yolluk, eski kumaş parçaları ensiz parçalar halinde kesilir. Bu parçalar birbirine eklenerek yumak yapılır. Rengarenk olan bu yumaklar culfalık denen tezgâhlarda istenen boy ve ende dokunarak yolluk veya çaput kilim denen şey hazırlanmış olur. Her kızın çeyizinde çaput kilim veya yolluk bulmak mümkündür.

Diğer bir köşeye dikiş makinası konulmuş. Kıza ait olup olmadığını sordum. Değilmiş. Aslında dikiş elinden geliyormuş ama annesi terzi olduğu için evde kalacakmış. Annesine, kızına neden makine vermediğini sorduğumda : 'Benim canım yandı terzilikten, bir de kızımın mı başını yakayım? Allah kocasına ne verirse, onu oturup yesinler.' dedi ve güldü. Elbette dikiş makinesiyle gidenler de var. Bunlar muhakkak terzilik yapacak değiller ya!..

Sedirin üzerinde üst üste yığılmış renkli renkli bohçalar İlgi çekici, hepsinin üzeri etiketli. Evet bunlar da hediye bohçaları. Birini açıp baktım : Etikette; "Kaynanaya" yazılıydı. İçinde, işlemeli bir karyola takımı, yine işlemeli bîr seccade, iğne oyalı bir namaz örtüsü ve iç çamaşırı vardı. Diğer bohçalar; kaynata, kayın, yenge, görümce ve enişteye aitti. Bu bohçaların işi el emeğiydi. Bir kaç tane de hazır bohça vardı. Bunların içindekiler de ev dışındaki amca, dayı, hala ve teyzeye ait olsa gerek.
'Damalın hediyesi nerde?' dedim. Gösterdiler. Doğrusu, damadın hediyesi olduğu besbelliydi. Bohça değil de şaseye hazırlanmış ve karyolanın üzerinde yerini almıştı. Pijamaları asılı olduğuna göre içinde ne var acaba? diye açıp baktım : Fanila cinsi iç çamaşırından başka, ince ipek kıvraktan yapılmış iç çamaşırı konulmuştu. Zile'de damadın iç çamaşırının ipek kıvraktan dikilmesi eskiden beri âdettir. Halâ da bu âdet devam etmekte. Şimdi ayrıca damada, düğünde de gömlek, kravat, çorap, mendil gönderilmektedir.

Her yerde olduğu gibi 'yatak odası takımı' kız tarafına ait olduğu için bu konuya değinmeyeceğim. Bu evlilikte de bu kurala uyulmuş. Oğlan tarafı "Misafir odası takımı"nı almış. Böyle olduğu halde sofada (salonda) bu takımlar da gözüme ilişti. Büfenin içi süslenmiş. Üstüne büyük bir tunç semaver konulmuştu. Önce eve ait olabileceğini düşündüm. Ama değildi, tanıdığım aileydi. Kız gelin edecekleri sırada takım alacak durumları yoktu. Sonra anladım ki; eş dost görsün istenilmiş ve takımlar mobilyacıdan oğlan evine değil de kız evine getirilmişti.

Yatak ve yorganın yığıldığı sandık da kıza aitmiş. Sandık cevizden. Zaten Zile'de, her kıza ceviz sandık verilir, halâ da ceviz sandığa rağbet devam etmektedir.

Bu arada şunu özellikle vurgulamak isterim. El emeği ve göz nuru yapılan çeyizler, halâ değerinden hiçbir şey kaybetmemesine rağmen, bazı kız anne - babası sandık çeyizini lüzumundan fazla yapmak yerine, günlük hayatta kullanılması artık zorunlu hale gelen çamaşır makinesi, buzdolabı, dört ocaklı fırın, televizyon... gibi eşyalardan imkânları ölçüsünde almayı tercih etmektedirler. Bu da günümüz şartlarına göre daha mantıklıca bir düşünüş olsa gerek.

Daha önce de belirttiğim gibi Zileli eğlenceye, çalmaya, söylemeye düşkündür. Her âdet yerine getirilirken çalgı ve oyun asla ihmal edilmez. Bir kız çeyizi asılır da, o çeyiz içinde gelin kız ve misafirler oynatılmaz mı hiç? Oynamak için de çalmak, çalgı gerekli. Öyleyse gelsin çengiler, oynasın kızlar. Evet, ağırlık merasiminde de çalınır, oynanır. Bir taraftan çeyize bakılır, bir taraftan oynanır, bir taraftan da oğlan evinden gelecekler beklenir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

TOKAT ZİLE ADETLERİ Empty Geri: TOKAT ZİLE ADETLERİ

Mesaj  GÖZLEM 4/9/2008, 15:35

OĞLAN EVİNDEN AĞIRLIKTA GELENLER

Aynı gün oğlan evinde de ağırlık merasimi vardır. Burda da gelin kıza ve ailesine düğün için alınan hediyeler sergilenir. Kız evindeki gibi gösterişli olmasa da hediyelerin daha sonra kız tarafına götürülmesi yönünden ilgi çekicidir.

Birkaç gün öncesinden kız evinden birkaç temsilci kadınla beraber çarşıya çıkılır. Kadınlar arasında kız anası ve oğlan babasının olması en normalidir. Bîri kızına giyecek beğenecek, diğeri de parasını ödeyecektir. Ayrıca kız ve oğlanın ablası ve yengesi, varsa hala ve teyzesi ağırlık dizilirken hazır bulunurlar.


Söz kesiminde neler vaad edilmişse, onlar alınacaktır. Ziynet eşyası daha önce alınmış ve nişanda takılmıştır. Sıra diğerlerindedir. Çoğunlukla, gelin kıza alınan bu giyecekler ve eşyalar için "ağırlık dizme" tâbiri kullanılır. Eskiden gelin kız 'ağırlık dizme' de bulunmuyormuşsa da şimdi zevklerin ayrılığı söz konusu edildiği için onun fikri de alınıyor ve o da katılıyor ağırlık dizenler arasına. Ağırlık dizilirken hazır bulunan kadınlara da oğlan babası bir yemeni de olsa göz kirası almayı unutmaz. Oğlan anası bunları yavaşça kadınların koltuklarına sıkıştırıverir. (İki tarafın yakınlarına da alınır).

Ağırlık günü, oğlan evi sessiz bir tören yaptıktan sonra kız evinin yolunu tutarlar. Yalnız şunu da unutmayalım ki; sadece gelin kıza değildir hediyeler. Kız tarafı nişanda olduğu gibi donatılır yeniden. Bu sefer daha da farklı olarak. Kızın anası, babaannesi, kız kardeşleri, halaları, teyzeleri ve yengelerine hep elbiselik kumaş gönderilir. Kız anası ve büyükannesine muhakkak ağır bir kumaş konur. Babası ve erkek kardeşine takım elbiselik kumaş gönderilir. Diğer erkek akrabalar için gömlek yeterlidir. Yanlışlık olmasın diye kumaşların üzeri etiketlenir.

Kız evine hediyeler bavullara, selelere yerleştirilmiş olarak getirilir. Getirenler dört veya beş kadındır. Bunlar kızın çeyizlerine bakar, oynayanları seyreder, hatta oynarlar ve giderler. Bunlara ya para olarak ya da eşya olarak bahşiş verilir.

Kız tarafı ağırlık asarken, oğlan evinden gelecek hediyeler için köşe bırakırlar. Oğlan evi köşesinde ip hazırdır zaten. Gelenler hemen açılır ve serilir. Genç kızın gelinliğinden, iç çamaşırlarına kadar, çantasından ayakkabısına kadar her şeyi alınmıştır.

İşlenmiş karyola takımlar, kırlentler, halı ve yolluklar.

Damadın gelin kıza aldığı terlik ve ayakkabılar.

Gelinlik; Zile'de ya hazır alınır ya da kiralanır. Diktirenler çok azdır. Ama elbiseler çoğunlukla dikilir. Şimdi konfeksiyonlara rağbet fazlaysa da, gelinin elbiselerinin diktirilmesi âdettir. Ağırlık dizilirken alınan kumaşlar, oğlan evinin tanıdığı bir kadın terziye verilir. Gelin kız provalarına gider. Modeller gelin kızın ve anasının arzusuna bağlıdır. Ağırlık asılmadan önce dikim işi bitirilmiş olur.

Söz kesiminde kaç elbise işlenmişse o kadar alınır ve dikilir. Her elbise için ayrı ayrı iç çamaşırı dizilir. Kışlık ve yazlık manto, kışlık ve yazlık ayakkabı çanta da alınmış, oğlan evinde gösterildikten sonra kız evine getirilmiştir.

Gelenler arasında bir karton üzerine iliştirilmiş ziynet eşyalarından da söz etmek gerekir. Ziynet eşyalarının, nişanda takılan ziynet eşyaları olduğunu söylesem şaşırmayın sakın. Çünkü kıza nişanda takılan ziynet eşyaları ağırlık gününden önce oğlan evine tekrar gönderilir. Maksat, oğlan evinin, eşinin dostunun da görmesidir bunları. Nişan merasimine oğlan evinden çok az davetli katıldığı için, takılan ziynetleri herkes görememiştir. Oğlan evinde ağırlık sergilenirken bunlar da gösterilir. Daha sonra kız evinde, oğlan evinden gelenler arasında yerini alır. Ya karton üzerinde olduğu halde bir elbiseye iliştirilir ya da ayrı ayrı elbiselere iliştirilir. Bilezikler elbisenin göğsüne veya düğmesine, altınlar veya zincir gelinliğin yakasına takılır, boyna takılmış gibi. Üzerinde kime ait olduğu yazılı olan kumaşlar da yine oğlan evi köşesindeki ipe dizilir.

DÜĞÜN HAZIRLIKLARI

Oğlan evinde düğün yapılmadan önce işkefe (yufka) yapılır. Oğlan evinde, yakın akrabalarından bazıları toplanır. Tandır ocağı yakılır, hamur yoğrulur. Bir taraftan hamur açılır, yazılır bir taraftan tandıra aktarılır pişirilir.

Pişenler katarlanır. Ayrıca üzerine yağ sürülmüş yumuşaklı adı verilen ekmekten komşulara dağıtılır. Kız evine ıslanmış işkefe gönderilir. Kız evi, getiren çocuğa bahşiş verir. Ayrı bir ev açılmayacaksa, geline verilecek odaya yeniden badana yapılır, temizlenir.

OĞLAN EVİNDE DÜĞÜN

Eskiden erkek düğünü için erkek okuyucu çıkıyorsa da şimdi bu görevi davetiyeler yapmaktadır. Oğlan babası veya ağabeyi adına yapılan davetler ya Çarşamba gecesi ya da Cumartesi gecesi için yapılır. Kına gecesinin yapıldığı gece oğlan evinde de düğün olur çoğunlukla. Bazı düğünler birkaç gece sürerse de ağırlık son gecededir.



Kimi düğünlerde sadece mevlit okutturulup, yemek yedirilir. Kimi ise; içkili, eğlenceli,sazlıdır. Köy düğünlerimizde ve kasabamızın bazı kıyı mahallelerinde, Türk düğünlerinin sembolü olan davul - zurna halâ vardır.



Halâ işitilir davul zurna sesi, halâ çoktur davul - zurna ile gelin olup, güveyi çıkanlar. Bir gün bir gece vurmaz davulcu tokmağını, üç gün üç gece ve yenilir, içilir.



Davul zurnanın olmadığı düğünlerde cümbüşüyle, darbukasıyla çengiler vardır elbet. Erkek çengiler tutulur. Bütün gece boyunca durmadan çalarlar.

Herkes içer, eğlenir. Ayağı alan kalkar oynar. Hele damat, hiç oturtulmaz, her oyuna kalkan arkadaşı çeker karşısına. Öyle ya kolay mı damat olmak?

KIZ EVİNDE DÜĞÜN



Kız evinde 'Kına gecesi' öncesi düğün yapılır bazen. Bir taraftan ağırlık toplanırken bir taraftan da yakın komşu, yakın akrabaları ve tanıdıkları toplanırlar kız evinde. Bir iki gece eğlenilir. Çalgıcı getirilmese de kızın arkadaşları hem çalarlar, hem söylerler, hem oynarlar. Kına gecesi öncesi yapılan bu gecelerde kayda değer başka bir şey yoktur. "Genç kızların kına gecesi oyunlarına hazırlık olsun diye yaptıkları bir çeşit prova" desem doğru olur her halde?

GELİN HAMAMI


Ağırlık asılmadan önce çıkartılan okuyucu bilindiği gibi tanıdıkları, hamama ve kına gecesine de çağırmıştı. Gelin hamamı ya Salı ya Cumartesi günü öğleden sonra olur. Şimdi, "Gelin hamamı yapma" âdeti yavaş yavaş ortadan kalkıyorsa da, yapanlar da vardır.

Gelin hamamı için ya hamam tümüyle tutulur ya da bazı kurnaları kiralanır. Bu, çağırılan davetli sayısına ve keseye göre değişir. Gelin hamamına öğle ezanı okunduktan sonra davetliler toplanmaya başlar. Her aileden iki üç kişi gelir, yıkanmaya.

Gelin kız gelinliğiyle gelir hamama. Duvarın halı asılı bir köşesinde ayakta durur. Eskiden gelin kız kendi hamamında soyunur, yıkanırmış; ama şimdi bir gün öncesinden arkadaşlarıyla beraber yıkandığı için bir daha yıkanmaz.



Hamama çengiler de getirilir. Bir saat kadar onlar çalar, davetliler oynar. Hiç kimse hemen soyunup yıkanmaz. Oynayanları ve gelini seyrederler. Gelin tüm ziynetlerini takmış ve süslenmiştir. Hamama oğlan evi de davet edilmiştir tabi. Oğlan evi yakın akraba ve birkaç dostuyla hamama gelmiştir.

Gelin kızın görümcesi veya oğlan evinden bir başka temsilci - Evli olmak şartıyla - gelin kızı kolundan tutarak soyunma yerinden indirir. Tef çalan çengi kadın da ayağa kalkar elinde tefi, ağzında türküsü gelinin önüne düşer. Hamamın ortasında birkaç kez dolaşırlar. Çengi kadın hem çalar hem söyler şu türküyü :


Ana hamama vardın mı?
Yunduğum yerleri gördün mü?
Gelin oluyorum duydun mu?
Şen anam evin barkın şen olsun
Yarın gidiyorum haberin olsun

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz