adetler.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:48

ÇERKESLER:

İnsan irkinin 300.000 yil once ortaya çiktigi ülke, hemen tüm dünya dillerinde yer alan, ulasilmaz, afsunlu, gizemli, atlas renkli, düsler, mutluluklar ve büyük acilarin yasandigi ülke; Çerkes boylarinin kutsal ata yurdu; dogudan batiya, kuzeyden güneye, binlerce yildir toplumlarin, uygarliklarin geçtigi tarih kavimler kapisi...

Kafkasya, degisik etnik kokenli toplumlarin bir arada barindigi bir bolgedir. İnsan irkinin üçyüz bin yil once Kuzeybati Kafkasya'da ortaya çiktigi savinin detaylarina inince, Kuzeybati Kafkasya'da türeyen insan soyunun oncelikle yakin çevreye, Transkafkasya'ya, kuzey-doguya ve güney-batiya yayildiklari gorülmektedir. Bu savlari bir dereceye kadar dogrulayan bulgular ve kanitlar vardir. nitekim, simdi Krasnodar topraklari içerisinde, Karadeniz kiyilari boyunca çok sayida palaeolitik yerlesim alanlari bulunmustur. Bunlara ilk yerlesen insanlarin avci ve besin toplayicisi olduklari anlasilmaktadir.

İnsanoglunun besin toplayici olan ekonomik yapisindan, üretim ekonomisine, hayvancilik ve tarima geçisine kadar binlerce yil geçmistir. Bu donemde üretim araçlarinin halen tas ve kemikten yapilmis olmasina karsin, güçlü bir anaerkil toplum düzeninin de oldugunu biliyoruz. Anaerkil toplum düzeni sürecinin baslangicinda metal henüz bilinmemektedir. yüzlerce yil sonra metalle tanisan insanoglu, ilk olarak bakir ve tunçu kullanmaya baslamistir. ancak altin, daha çok dekoratif amaçlarla ve taki esyasi üretiminde kullanilmistir.

Kuzeybati Kafkasya erken metal çagina M.o. 3000 yillarinda, daha baska deyisle, günümüzden 5000 yil once ulasmistir. Bu donem yaklasik olarak, mezar alanlari üzerinde mezar tümseklerinin ortaya çiktigi doneme rastlamaktadir. Arkeologlar, bu donemde bu bolgede yasayan insanlari ilginç bir siniflamaya tabi tutmuslardir: Kaya mezar - Katakomp mezar toplumlari ve ahsap mezar kabileleri gibi. Baska bir siniflama yasanan topraklara ve bolgelere yapilmaktadir. Maykop (Miyekuape) veya Kuzey Kafkasya boylari siniflamasinin oldugu gibi.

Anilan mezar ornekleri Krasnodar'da ve ozellikle Adigey Cumhuriyeti baskenti olan Maykop'daki müzede sergilenmektedir. Bu maket mezarlarda, mezarlarin açildigi andaki durumlari, olülerin gomülüs biçimleri, mezardan çikan esyalarin ozellikleri detayli bir biçimde belirtilmektedir. Bu mezarlari birakan insanlarin genelde ugras alani hayvanciliktir. Ancak, topragi islemeyi de bir ek is olarak yaptiklari anlasilmaktadir.

Kuzeybati Kafkasya'nin daglik bolgelerinde ve Karadeniz kiyilarinda ortaya çikan Dolmen kültürü, adini alisilmadik neolitik oda mezarlar yada kayalarda oyulmus mezarlardan almistir. Kuzeybati Kafkasya dolmelerinin geçmisi, M.o. 2.binin ortalarindan son çeyregine kadar olan doneme rastlamaktadir. Bu mezarlar, Kuban nehrinin sag yakasinda yer alan bozkir hattindaki kuyu-mezar kültürü topluluklarina ait mezar tepeleri ile yasittir. Orada olüler üzerleri kereste ile kapatilan çukurlara gomülürdü. Bu mezarlar genellikle esya bakimindan çagdisi olan diger mezarlara gore fakir olmalarina karsin, olünün kimi zaman dort tekerlekli bir araba ile gomüldügü de olurdu. Bu mezarlarda altin küpeler disinda metal esyaya çok az rastlanmistir.

M.o. 3000'de Kuban nehrinin güneyinde Maykop kültürü dogup gelismistir. bu kültür, giderek etkilerini doguda Dapistan'a Batida Novorosissk ve Taman topraklarina kadar hissettirmistir. Bu kültürün en parlak doneminde demir disindaki tüm metallerin islendigi anlasilmaktadir. Bu donemde Maykop kültürü içerisinde çarkli çomlek tezgahinin kullanildigi anlasilmaktadir. Uygarligin ozellikleri Yakin-dogu ve ozellikle Mezopotomya uygarligi havasini vermektedir. Bu denli erken bir donemde çomlekçi çarkinin bulunmasini, Mezopotomya uygarliginin etkisi olarak degerlendiren arastirmacilar da vardir. Ancak bu yaklasim çok gerçekçi degildir.. Maykop kültüründe olüler çok zengin altin ve gümüs esyalarla dolu mezarlara gomülmektedir. Bu mezar tepeleri içerisinde soz konusu kültüre adini veren Maykop Mezar Tepesi her yonü ile diger mezar tepelerinden farklidir.

Günümüzden 4000 yil once, M.o. 2000'in ilk yarisinda, antik Kuzey Kafkasya kültürünün ilk bulgulari, Katakomp mezar kabilesinin kültürel ve tarihsel degerleri Kuban steplerine dogru yayilmistir. Bu kültür diger Kuzey Kafkasya kabileleri ile yakin bir iliskiye girmis ve bu iliski sonucu kabileler giderek nehrin diger yakasina sürülmüslerdir. Bu yer degisikligi ile ilgili olarak bu bolgelere yabanci kabileler kendi olü gomme yontemlerini de getirmislerdir. Bu kabilelerin olülerini, altini açik biraktiklari çukurun yan tarafina gomerek üzerlerini büyük bir toprak tepecik ile orttiklerini gormekteyiz. Bu doneme ait mezar bolgelerinde çok sayida metal esyaya rastlanmistir. Son yillarda bu bolgelerde ahsap mezar kültürüne ait ve geçmisi M.o. 2000 yillarinin sonlarina uzanan mezarlar bulunmustur. Kuzay Kafkasya'da kabile gelisiminin son asamasi olan Tunç çagi, burada bulunan metal isleme sahasinin varligi ile karakterize olmaktadir. Bakir cevherinin çikarilip eritildigi, alasimlarindan, ozellikle tunçtan çesitli esyalarin yapildigi anlasilmaktadir. Bu donemin sonu, demirin ortaya çikisin tanigi ve yeni bir çagin habercisi olmustur.

Kuzeybati Kafkasya'da demir M.o. 8. yüzyildan bu yana bilinmektedir. Engels'e gore demir cevherinin eritilerek demir elde edilmesi, "demir kiliç ile birlikte saban dmiri ve balta demiri" donemini baslatmistir. Tarihte devrim yaratma islevi üstlenen, tüm hammaddelerin sonuncusu ve en onemlisi olan demir insanligin hizmetine bu çaglarda girmistir. Demir genis alanlarda tarim yapmayi ve ormanlarin temizlenerek tarima elverisli hale getirilmesini saglamistir. Demir insanogluna, tasin ve digre metallerin hiçbirisinin dayanamayacagi sertlik ve keskinlikle araç ve gereçler bagislamistir. Demirin tarim araçlari haline donüsmesi, yavas yavas besin toplayici toplumdan hayvancilik ve tarima dayali topluma geçsi saglamistir. Bu geçis erkek gücüne gereksinim duydugu için toplumda erkegin islevinin ve sayginliginin artmasini da getirerek babaerkil toplum düeninin de habercisi olmustur.

Üretici güçlerin ve aletlerin gelismesi hayvanciligi belli olçüde onemsizlestirmistir. Daha sonra bu yorelere yerlesenler, yerlesik düzene geçenler, kendi yasam biçimlerini, topragi isleme yontemlerini gelistirerek, topragin sabanla islendigi daha gelismis bir donemi baslatmis, ayni zamanda sosyal degisimler de yasanmistir. Daha gelismis bir ekonomi, servetin belirli ailelerde toplanmasini ve zamanla bu ailelerin bir klan aristokrasisi çevresinde toplanarak toplulugun diger kesimlerinin kendilerine baglanmasi sonucunu getirmistir. Bu donemde ayrica genis kabile birliklerinin biçimlendigi, belirgin hale geldigi donemdir.

Kabile birliklerinin biçimlendigi bu donemde, bugünkü Çerkes boylarinin atalari olan Meot, sind, Zikhi, Kerket, Pses, Henioch, Zanig ve daha baska boylar bu tarihten baslayarak maddi ve kültürel gelisimlerini, daha baska bir deyimle etnik bütünlesmeyi tamamlamaya baslamistir.

Bugünkü Kuzey Kafkasya'nin otokton halki olan Çerkes boylari, kimilerinin savundugu gibi Sami irkindan olmayip, Orta Dogu'dan kuzeye goç etmemistir. Tarihin hiçbir çaginda sicak denizlerden, sicak iklimlerden kuzeye, daha soguk bolgelere hiç bir goçe rastlanmaz. Baska bir deyisle, İslam dininin etkisi ile Kavm-i Necip olarak anilmaya baslanan Arap halki ile ya da Sami irki ile Kuzey Kafkasya boylarinin hiç bir ilgisi bulunmamaktadir.

Dogu'dan kaynaklanan kimi stilize motiflerin yada esyalarin benzesimini dayanak olarak gosteren Çerkeserin kokenini Orta Asya steplerine ve Turan illerinde arayanlar da yanilgiya düsmektedirler. Çerkesler Kuzey Kafkasya topraklarinda etnik konsolidasyonlarini tamamayan otokton topluluklardir.

Eski Kuzey Kafkasya halklari ve kabilelerinin adlarinin bugün bilinmesini, komsulari tarafinda birakilan yazili anitlara borçluyuz. Bu yazili belgelerde adi geçen boylar; Kimmer, İskit, Sarmat, Tauri, Sind, Meot, Kerket, Zikhi, Henioch, Zanig, Pses, Psil ve Kolchi'dir. M.o. 1. yüzyilda ve Hiristiyanlikdoneminin ilk yillarinda Kuzey Kafkasya nüfusunu Meotlar ile diger Kuzey Kafkasya'li dagli kabileler olusturmaktaydi. Meotlar Azak Denizi'nin dogu kiyilari, Kuban nehrinin alt ve orta havzalarinda yasiyordu. Nehrin sag yakainda kalan topraklari, bugünkü Tamizbekskaya yerlesim bolgesine kadar uzaniyordu. Meotlarin çagdisi olan Antik Grekler (Yunanlilar) M.o. 6. yüzyilda ilk kez Meotlardan soz etmektedirler. ote yandan Meotlarin M.o. 8. ve 7. yüzyilin ilk yarisi arasindaki donemde, kokü Tunç Çagi'na kadar uzanan bir kültüre sekil verdikleri gerçegi de arkeolojik bulgulardan anlasilmaktadir.

"Meot" sozcügü bir çok küçük kabileyi kapsayan kollektif bir isimdir. Hiristiyanligin baslangiç doneminde yasamis olan eski Grek cografyacisi Strabo, "Meotlarin, Sind, Dandari, Toreates, Ayres, Arreches, Torpotes, Obicliakenes, Doskhi ve diger bir çok kabileden olustugunu" yazar. Yanlizca antik edebiyat kaynaklarinda degil, bu konuyu isleyen Bosphor Kralligi topraklarindan çikartilan tas tabletlerde de Azak Denizi'nin güney kiyilari ve Kuban havzasi antik kabilelerinin isimleri açiklanmaktadir. Bu isimler Meot kabilelerini olusturan ve Bosphor Kralliginin da unsurlari olan Sind, Dandari, Toreatesi Pses ve Sarmat kabileleridir. Bu toplulukalar daha kuzeylerde, Don ve Volga irmaklari arasindaki, daha once Meotlara ait olan topraklari isgal etmis gorünmektedir (ozellikler Sarmatlar). Don ve Kuban nehirleri arasinda dogal bir sinirin bulunmamasi ve Sarmatlarin goçebe bir topluluk olmasi nedeniyle, bu toplulugu kah kuzeyde kah güneyde, Kuban Havzasi'nda gorebilmekteyiz.

Bugünkü Çerkeslerin atalari olanve M.o. 1000 yillarinin ilk yarisinda etnik konsolidasyon (pekisme) sürecini tamamlamis olan Kuban bozkirinin bu sahipleri incelendiginde, devamli bir yer degisiminin yasandigi gorülmektedir. ornegin İskitlerin, bu bozkirda yasayan kabileleri geride birakarak, bozkiri geçtikleri ve Kafkas Daglari'ndaki geçitleride asip Transkafkasya'ya (bugünkü Gürgüstan, Ermenistan ve Azarbaycan topraklari) gittikleri, bu yoreleri yagmaladiklari, M.o. 6. yüzyilin baslarinda ise tersine bir akin baslatarak eski topraklarina dondükleri bilinmektedir. Bu yorede sürekli İskit yerlesimi bulunmamaktadir. Dolayisiyle bu bolgede bulunan kalintilarda İskit yapiti pek azdir.

ote yandan Antik Yunan kolonileri (Phanugoria kenti) yaklasik 2500 yil once Sind'lerin saldirisi ve isgali ile Taman yarimadasindan çekilmistir. Kuban bolgesinde ve azak Denizi'nin dogu kiyisinda yasayan Meotlarla çagdas Yunan kolonilerinin içerisinde en gelismis olani süphesiz Phanugoria site devletiydi. Bu kentin yerlesim yeri bugünkü Seneggo kasabasi yakinlarinda bulunmaktadir. Bolgedeki diger Grek kolonileri, Cepi ve Hermonacca'dir. Bu kolonilerin gelisimleri, kirsak sinirlari birlesmis, ayri birer bagimsiz devlet statüsünde ve M.o. 6. ve 4. yüzyillardaki Grek uygarliginin sosyopolitik yapisini belirleyen "polis"ler seklinde olusmustur. Kerç ve Taman yarimadasindaki bu site devletlerin tarihsel gelisimi, giderek Panticapeum'un baskent oldugu Bosphor İmparatorlugu ile birlesme sonucunu getirmistir. Bu imparatorluk koleci bir devletti; hükümdarlari devamli dogu ve güneye inme agirlikli bir politika izlemislerdir. Bu politikanin sonucu olarak Asagi Kuban bolgesinde yasayan Meotlarin Sind koluna ait topraklar isgal edilmistir. Daha sonra diger Meot boylari da bu kralligin sinirlari içerisine girmistir. Zamanla bütün bu kabileler imparatorluk sinirlari içerisinde birbirlerine baglandiklari gibi, kültürel olarak da belirli bir yere kadar kaynasmislardir.

Yukarida da belirtildigi gibi bu tür goçler, yer degistirmeler uzun yillar sürmüstür. ornegin Strabon'a gore bir Sarmat kabilesi olan Sirakisler, M.o. 2. yüzyilda Kuban bolgesine gizlice sizarak Kafkas Daglari'nin güneyine kadar inmislerdir. Güçlü goçebe kabilelerden olusan Sarmatlarin yasam biçimi, üstün tarim yasami ve yontemleri bilen Meotlarin etkisiyle degismistir. Strabo Sirakisleri tanimlarken, "kimi gruplarin çadirda yasayip topragi sürdüklerini" anlatmaktadir. Bu tür kültürel degisim, Kuzey Kafkasya'da yerlesik tarim nüfusunun artmasina neden olmustur. M.o. 1. yüzyilin sonlarina dogru Sarmat sizmalari arttigi için bolgede güçlü bir "Sarmatlasma" olayi gorülmektedir. Ancak kültürel yasamda bir degisme olmamistir. Sarmat çogunluguna karsin Meot kültürü, dil ve geleneksel, yasam tarzini sürdürerek genislemis, yeni gelenleri kendi kültürü içinde asimile etmistir. Sayica daha az olan Meot kültürü bu gücünü M.S. 3. yüzyila kadar sürdürmüs, bu yüzyilda Alan saldirisina ugramasi topraklarindan (Kuban nehrinin sag yakasindan) sürülmüslerdir. Yeni gelen Alanlar da aslinda Sarmat kokenliydi. Sarmat kabilelerinin bir kolu olan Alanlarin farkliligi İran dili konusmalariydi. İran dili konusan Sarmat kabilelerinden, yani Alanlardan soz eden kaynaklara M.S. 1. yüzyila ait belgeler arasinda rastlamaktayiz. Alanlar dogu Kuban bolgesine 1. ve 2. yüzyil arasinda gelmislerdir. Diger kabilelerle yakin baglar kuran alanlar, Daryal Geçidi ve Hazar Kapisi yolu ile Transkafkasya ve Asya'ya geçmislerdir.

M.S. 3. yüzyilda Alanlarla Sarmat boylari birleserek Alan-Sarmat kabile birligini olusturmuslardir. Giderek güçlenen Alan baskisina dayanamayan yerli kabileler Kuban'in sol yakasina geçip akraba olduklari diger Meot kabilelerine siginmistir. Boulece daha az verimli olan topraklara salt güvenlik nedeniyle yerlesmislerdir. Bu kabileler Kuban'in sol yakasindaki orman-bozkir alanlarina, Kuban irmaginin taskin batakliklar ile kapli ova ve agaçlik bolgelerine yerlesmistir.

Alan-Sarmat kabile birligi uzun süre yasamadi, M.S. 375'de Asya'dan Bati'ya yürüyüse geçen Hun dalgalari, Kuban bozkirini asarak Taman'a dogru ilerlerken, arkalarinda harabe, yangin, açlik ve olüm birakarak Alan-Sarmat kabile birliginin yikilmasina neden olmustur. Yagmalanip yikilan, güçsüz birakilan Kuban'in sag yakasi bundan boyle goçebe boylarinin yerlesim yeri olmaya baslamistir. Meotlar ve akrabalari olan Zikhi'ler etnik anlamda pekismelerini tamamlayarak bugünkü Çerkes toplumunun atalari olarak tarih sanesinde güçlenmeye baslamistir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:51

ÇERKES KÜLTÜRÜ

SOSYAL YAŞAM,GELENEK VE GÖR ENEKLERİ

Gelenek, genel anlamda geçmisten gelen ve tolum üyelerinin toplu, köklesmis aliskanliklarini ifade eder. Gelenkler o tolumun geçmisindeki gelir ve geçerli oldugu toplumda da toplumsan yaptirimlara dayanarak, kusaktan kusaga aktarilarak süregider. Gelenekler uygulandiklari zamana ve yere göre degisiklikler gösterir. Görenekler ise daha yaptirimsizdir toplumdaki görgüye dayanirlar, uzun süre geçerliligi ve kullanirligi olanlar gelenek haline dönüsebilir. Toplumda gelenek ve görenekler töre kavramiylada ifade edilebilir, her ikisininde toplumsal yasamda önemli etkileri vardir.
Toplumda insan davranislari benzeserek geçerli hale gelip toplum tarafindan uyulur ve uygulanirsa bu davranislar önce görenek daha sonra da gelenek haline gelir. Gelenek haline gelen davranislar ve toplum dogrulari kusaktan kusaga devredilerek geçerliligini koruyabildigi zamana kadar yasar. Fakat gelenekler toplumun yasam ihtiyacini karsilayamaz hale gelirse bu süre sonunda toplum tarafindan ya degisime ugratilir yada terkedilir. Özetle, gelenek ve görenekler; köklsesmis toplumsal aliskanliklardir.
Çerkez toplumunun çesitli toplumsal aliskanliklari bulunmaktadir ve bu aliskanliklar, 130 yil önce göç yoluyla getirdikleri ülkede bile halen geçerliligini koruyorsa, baska bir degisle bu süreye karsi dayaniklilik gösterebildiyse, bu durum yüzyillardan beri sahip olunan bir yerlesiklikle açiklanabilir.
Günüzde bile izlerine rastlanan gelenek ve göreneklere bakacak olursak; toplumda olabildigince özgör bir iliski yasayan Çerkeslerde gelenek ve göreneklere, degerlere taki bir baglilik söz konusudur. insan iliskilerinde yaratilan bu uyumlu atmosfer, bireylerin topluma ve kendilerine karsi duyduklari uyum davranisi sorumluluguyla ilgilidir. Tarihsel süreç içinde olmus ve toplum tarafindan benimsenmis kurallar ve gelenekleri, Çerkesler "Xhabze" diye adlandirilir.
Çerkesler Kafkasyadan getirdikleri Türkiye'dede bir süre devam eden Feodal özelliklerinden, "Asil"lik ve "Köle"lik kurumlarinin, Çerkes toplumunun kesin çizgilerle olmasada siniflara ayirdigi söylenebilir. Ayrimin daha çok kesinlik kazandigi boylarda, boy tekrar kendi bünyesinde küçük prensliklere ayrilmis olup, bu prenslikler genellikle digerlerinden bagimsizdir, ancak tamamen birbirinden kopuk degildir. Çünkü Çerkes toplumunda yürürlükte olan yasam biçimi kollektivizm üzerine kurulur. Asil sinifta olanlarin çikarlarida bu yasam biçimine uygun düstügü için siniflar arasi sürtüsme ve çatismalara pek rastlanmaz.
Toplumdaki sinifsal farkliligin kopuk olmasina karsin yinede Türkiye'de yakin tarihe kadar Çerkesler arasinda asil siniftan birinin köle siniftan birisiyle evlenmesi seklindeki kurallarin geçerliligini korudugu söylenebilir. Bunun yaninda Çerkes olmayanlardan kiz alip vermemek seklinde sürdürülen bir tavir gelenek ve göreneklerin daha az degisime ugramasinda etkili olmustur, günümüzde ise bu tür iliskilere girilmesi sikça raslanan bir davranis denilebilir.
Çerkeslerde kiz kaçirma yaygin bir gelenektir. Kiz kaçirma eyleminin ilginç yönü bu eylemde zor kullanilmamasidir, yani kizin rizasi olmadan böyle bir ise kesinlikle kalkisilmaz Kizi kaçirmak için erkegin, kiz ailesinden birilerini haberdar etmesi gerekir.Kiz kaçirmaya kendisinin gitmesisart degildir. Kizi erkegin arkadaslari kaçirir ve yakin bir aileye teslim eder. O aile kizin arti ikinci ailesi dermektir. Kizin kaçirilip getirildigi aile kiz evi rollerini yüklenir. Ailelerin anlasmasi ise toplulugun yaslilarina düser. Geleneklere uygun biçimde evlilik törenleri düzenlenir ve gençler yeni yuvalarini kurar.
Kaçma-Kaçirma geleneginde, ailedeki kiz ya da erkegin büyük olanin dururken küçügün evlenmemesinde ekisi oldugu söylenebilir. Yine aile içi evlilik yasagi, annenin sülalesinden bile en uzak kimselerle evlenmeme gibi bir gelenek önmlikle korunmaya çalisilan geleneklerdendir.
Çerkeslerin gelenekleri içerisinde belki en önemlisi sayilan geleneklerden biri büyklere saygidir. Hatta bu konuda en iyi örnek, yaslilarin bulundugu büyük çerkes ailelerinde, evdeki gelin konumdaki hanimin yaslilarin yaninda yemek yememesi, konusmamasi, oturmamasi ve saygili davranmamasi bunun ifadesidir, denebilir.
Bunun disinda Çerkeslerde; bulunan mekana biri geldiginde küçük-büyük herkesin onu ayaga kalkarak karsilamasi, namus ve saygi içinde onurlu yasam, insanlari ayirmadan tümüne sevgiyle yaklasmak, güçsüze yardimci olmak, yedirip-içirmek, konukseverlilik, iyi ve kötü günlerde bir arada olma, yardimlasma gibi geleneklerde yine önemle korunan ve uygulanan geleneklerdir.
Çerkeslerin, Kafkasya'da tarim ve hayvnacilikla ugrasan köylü topluluklari oldugunu herkes tarafindan bilinmektedir. Göç yoluyla gelip bu ülkeye yerlesirken de köy yasamina dayali yerlesimler kurmalari bununla açiklanabilir. Odönemde sahip oldukalr toplumsal iliskiler reodal toplumsal iliskileriydi ve bu iliskilerde köyü yasamina denk düsüyordu. Çerkesler sahip olduklari toplumsal iliskileri en iyi bu tip yasam biçimlerinde gerçeklestirebilirlerdi. Bu yasam biçimi ile ifade etmek istedigimiz sey tabiki sahip olduklari degerler ve kurallardir

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:52

ÇERKES KÜLTÜRÜ

AİLE VE AKRABALIK İLİKŞKİLERİ


Çerkes ailelerinde akrabalik iliskileri çok yaygin ve önemlidir. Akrabalik iliskilerinde bir iç içelik sözkonusudur.genelllikle THAMADE (yasli ve bilge kisi,bütün toplantilarda toplulugun sefidurumundadir) statüstündeki kisilerin aldigi kararlar bu akrabalik ikiskisi içerisinde onlarin tümü için geçerlidir.
Ayni zamanda olaylar, toplantilar disindaki bir araya gelisenlerin hepsinde (yasli-genç) bir Thamade'lik kurumu bulunur. Bu thamde o tplulugun en yaslisidir ve topluluga baskanlik eder. Toplulukta bulunan her birey onun aldigi kararlara uymak zorunda oldugu gibi,onun izniyle davranislarda bulunabilir.
Çerkeslerde aile genellikle genis aile olup, ana, baba, çocuklar ve torunlardan olusmaktadir. Aile bireyleri arasinda sert ve siki bir disiplin vardir, aile küçüklerinin alinacak kararlarda önemli bir katkisi ve etkisi yoktur, fakat kararlarin uygulayicisi durumundadirlar.
Yaslilara ailede ve toplumda ayri bir deger verilir, ailenin reise babadir, kararlari o alir, diger üyeleri ise uygular. Aile reisinin kararlari emir niteligindedir. Erkegin ailedeki bu otoritesi yasi ileledikçe artar ve kabilelerde de etkili olmaya, sefi durumuna geçmeye baslar.
Çerkeslede, çocuklar evlendikten sonra ayri ev kursalar bile, "Büyük Ev" yada " Ana Ev" dedikleri baba evi ile iliskilerini koparmazlar.
Büyük ailede yönetim "ata-baba"dadir. Her is ondan sorulur.Aileyi bir arada tutan,toparlayan odur. Kimse ona sormadan aileyi ilgilendiren önemli bir karar alamaz. Ata-Baba'nin yetkisi yanlizca çocuklari üzerine degildir.Kendisinde küçük olan kardesleri ve aileleri üzerinde de, kendi ailesi üzerindeki haklara sahiptir.
Böyle bir aile büyügü yasamini yitirdiginde, aile fertleri yine ayni hiyerarsiyi korumak kosuluyla, es ve çocuklarini çevrelerine toplayip yeni büyük aileler olustururlar. Ancak yasayacaklari ev eski büyük evin yakinlarinda olmak zorundadir. Kardeslerin bu sekilde ayrilamasina ragmen, uzun süre mal ortaklari devam eder. Mallar bölüsüldügünde baba miras sadece erkeklere düser kizlar bu mirastan yararlanamaz.
Kizlar evlenene kadar baba ya da erkek kardeslerinin evinde kalirlar. Sahip olabilecekleri mallar; giyimleri, takilari ve çeyizleridir. Kadinin evindeki yasam çok rahattir,genç kizlarin baba evinde büyük özgürlüge sahip olmamalarina karsin evlendikten sonra bu rahatliklari ortadan kalkar.
Kardesler her ne kadar ailede bir arada oturuyor olsalar bile, evlenen kardeslerinin ayrilmasi, isini ve malini ayirmasida söz konusudur. Ancak eve bir konuk geldiginde veya disaridan gelebilecek haksizliklara karsi tek vücut olurlar.
Ailede bir is bölümü vardir. Ailede kadin; yeme-içme,ev temizligi, çamasir, çocuk bakimi gibi ev içi islerle ugrasir. Disarda yaptigi isler ise, inek ve koyunlari sagmak,kümes hayvanlarina bakmaktir. Genç kizlar annelerine, erkekler ise babalarina yardirm ederler. Erkekler bir taraftan da ise ev disindaki islere bakarlar ve evi geçindirir.
Ailede çocuklarin yetistirilmesinde temel hareket noktasi, saygi ve sevgidir. Çerkeslerde çocuk yetistirme görevi sade anne ve babanin görevi olmaktan öte daha çok toplumun ortak görevidir.Okul egitimi disindada aileler çocuklarina; insan sevgi, dürüstlük, çaliskanlik, vatan ve millet sevgisi" büyüklere saygi duygusu asilarlar. Çcuk yetistirmeyi toplum borcu olarak bilirler. Çerkeselr atasözlerinde bile bunu, "Çocuk iyi yetisirse, hem ailesinin hemde toplumun çocugudur; ama kötü yetisirse yanlizca ailesinin çocugudur" seklinde vurgularlar.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:53

ÇERKES KÜLTÜRÜ

EŞ SEÇME VE EVLİLİK TÖRENLERİ


Çerkesle genel anlamda, gelenek ve yasam biçimlerinde Türkiye'deki diyer toplumlardan daha genis ve özgürdürler. Onlarda "söz kesilmez", genç kiz ve erkekler çevrelerinde "göz gezdirip" en uygununu arastirirlar. Genelde Lazlardan, Türklerden veya Kürtlerden dahageç evlenirler. Bu evlenme yasinin 25-30'lara kadar çiktigi da görülür.
Çerkeslerde evlenme yasinin yüksek olmasinin bir nedeni; geleneklere göre, büyük kardesin evlenmeden küçügünün evlenmemesidir. Birçok kisi, büyklerin evlenmesini beklerken evlenme yaslarin epey geçiyorlar. Günümüzde bile bu gelenegin sürdügü söylenebilr. Hatta bu gelenek yüzünden bir çok kisi de evlenmeden kalabiliyor. Bir diger neden ise, eslerin olgunluga erismesini bekleme ve üstlendigi aile yükünün sorumlulugunun önemli görülmemesidir.
Diger yandan Çerkeslerde iç güveysi gitmek seklinde bir durum hemen hemen hiç görülmemektedir. Bu ayni zamanda ataerkil aile yapisinin egemenliginden de kaynaklanmaktadir. Ayrica iç güveysi giden erkegin gidmis oldugu ailede söz ve karar sahibi olmayisi çerkes erkegi için kabullenilebilecek bir durum degildir.
Çerkes toplumunda genç kiz ve erkekler arasindaki iliski ve etkilesim son derece açik ve olagandir. "Zekhes" diye adlandirlina toplantilarda kizlar ve erkekler birarada bulunur, bu tplantilarda gençler bir birlerini tanir, konusur, oyunlar oynar, "Ksenlik "yapar. Ksenlik iliskisi flört iliskisine denk düsen bir iliskidir. Bu iliskide genç kiz ve erkek duygu ve düsüncelerini sözlerle paylasarak daha yakindan birbirlerini tanirlar. Bu iliski gençlerin es seçiminde daha dogru ve bildik kararlar almasinada etkilidir. Evlilik öncesi bu sosyal iliskiyi yasamis olan gençlerin evlilikleri, eger gerçeklesirse, daha gerçekci ve saglam temellerde dayanir. Bu yüzden Çerkeslerde esler arasinda çatismalara, bosanma, terk etme, ayri yasama, vb. durumlara çok az rastlanir.
Bununla birlikte Çerkeslerde "görücü usulü" ile evlenmelere çok az rastlanir, yukarida açikladigimiz biçimde bir iliskiye sahip genç kiz ve erkekler eslerini kendileri seçerler, aileler ise bu konuda kendilerine gelen önereyi kabul ederek, kiz isteme, nikah ve dügün gibi geleneklere uygungerekli yükümlülüklerini yerine getirirler.
Gerekliliklerin yerine getirlimesinde, aile ve toplum büyüklarinin ortak karar ve uygulamalari etkilidir.Gençler bu asamadan sonra devreden çikmislardir. Bu islemlerder söz söyleme ve karar alma, onlara etkide bulunma haklari kalmamistir. Aile üyeleri, akrabalar ve bir arada yasayan toplulugun yaslilari gerekli islemleri ortaklasa gerçeklestirir.
Çerkeslerde evlilik saygi uyandiran, mutluluk nedeni olan bir kurumdur. Evlilik kurumu büyük bir dügünle kurulur ve bu dügüne büyük önem verilir.Dügün yapan aileye sosyal yardimda bulunmak bir gelenek oldugu kadar, yardimam katilmamak ayip sayilmaktadir. Dügünlere ailenin tanidiklari ve akrabalar disinda da çevre köylere tek tek haber verilir, davet edilir. Dügüne katilan misafirler köyde yasayanlar tarafindan paylasilarak agirlanir. Dügünler bir kaç gün sürer. Bu dügünlerde evlenen erkek kendi dügününe katilmaz ve ortalikta görünmez, dügün boyunca bir arkadasinin ailesi yaninda kalir. Dügün sonrasi evlenen kisinin evine getirilmesi yine arkadaslari tarafindan düzenlenen küçük bir törenle olur Evlenen kisinin dügün öncesi ve dügün boyunca kaldigi arkadaslarinin evi artik bir akraba evi olarak kabul edilir. Günümüzde bu gelenklerin hepsinin uygulandigi söylenemez, özellikle kentlerde yasayanlarin bu gelenekleri uyguluyabilmesi dahada zorlasmaktadir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:53

GİYİM KUŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI

Giyim Kusam: insanlar örtünmek ve korunmak için giysiler giyerler. Korunmak için olsa bile giyilen giyisiler, onlari giyen insan topluluklarinin yasayis biçimlerinin göstergelerindendir. Anavatanlari Kafkasya olan ve orada yasayan insanlarin giysileride dogal olarak o bölgenin cografyasini ve insanlarinin etkilerini tasir.
insanlari giyim ve kusamlari; o insanlarin yasamini, kisiligini, sosyo-ekonomik durmunu, toplumsal statüsünü yansitan göstergedir. Çerkes topluluklarinda da böyledir, giyim ve kusamlari yasam biçimlerine uygunlu gösterir.
Kafkas Halk Danslri adli kitapta (Koçkar, 1979; 216-217) çerkes giyim ve kusami söyle aktarilmaktadir: Çerkes erkekleri " Çerkeska" diye adlandirlilan bir giysi giyerlerdi, bu giysinin etekleri diz boyunu geçecek sekilde uzun ve genistir, gögsünde agaçtan yapilmis fiseklikler ve bunlarin gümüsten kapaklari vardir. içine açik tonda gömlek giyilir, kendi rengi ise çogunlukla koyu tonda olur. Baslarina evde kadinlar tarafindan elle yapilmis Kalpak takarlardi, bunlarin üzerine keçi kilindan dövülerek yapilmis yamçi adi verilen bir giysi giyerlerdi. Yasamlarini önemli kismi at üzerinde geçtigi için yamçinin uzun olmasina dikkat edilirdi.Yamçinin boydan boya açik olan önünde boyun kisminda gümüs bir tutturmalik bulunur. Ayaklara bazen diz boyunu asan yumusak deriden yapilmis altin yada gümüs tokalarla baglanabile çizmeler giyilir, bel'de ise üzerinde kilinç, yagdanlik, kama bulunan beli saran deri kemer bulunurdu.
Kamalrin sapi kemik, gümüs yada altin islemeli ve iki agzida keskin olurdu. Kilinçlarin agzinin daha düz, kesici ve delici özelligi olmasina dikkat edilirdi. Boyun yada basa sarilan siyah yada beyaz Çuha'dan yaplmis baslik ise; basi yagmurdan korumak içindir.
Çerkes kadinlari ise zerafet ve asaletlerini yansitan giyecekler giyerlerdi. Kaftan diye adlandirilan giysinin üst kismi vücüda tam oturmustur, bel'e takilan kemerin asagisinda kalan kisim uzun ve yere kadar açiktir. Açiktan iç giysi görülür, bel'den baslayan gümüs, altin, pirinç dügmeler üçgen biçiminde ve boyun altina dogru uzanir. Kaftan mat renklerde olup kadife, ipek, atlas gibi kumaslardan dikilmistir. Kollar genis ve uzun olup üzerinde süsleme sanati örnekleri vardir. iç'lik Kaftan'in içine gelir Üzerinde ve alt etek önünde gümüs,sim-sirma islemeler görülür. Basa kep biçiminde baslik, üzerinde alti, gümüs, sirma, inci islenmistir. Basa dik olarak giyilmasine dikkat edilir. Basa yine basliktan tutturularak ipekli kumastan yapilmis genellikle beyaz basörtüsü örtülür.
Çerkeslerin geleneksel kadin ve erkek iysileri oalrak tanimlanabilecek bu giysiler, Çerkesler tarafindan göç yoluyla geldikleri Türkiye'de terk edilmistir. Göçten sonra bir süre bu giysileri giymeye devam etmisler, daha sonra içerisinde yasadiklari toplumun giysilerini giymeye baslamislardir.

Beslenme Aliskanliklari: Çerkes topluluklarinin beslenme aliskanliklari göçten sonra gelip yerlestiklei topraklarda önemli degisikliklere ugramistir. Fakat yine de kendilerine özgü geleneksel yemekleri yapmaya özel önem verirler.
Misir unundan yapilan ekmeklere artik rastlanmassa bile bolca hamur yemekleri çesidi bulundugu söylenebilir. Hamurdan yapilan yemeklerin içine patates, peynir koyarak haslamak ya da kizartmak yaygin geleneklerdir. Ocak içerisinde et ve peynir kurutma gelenegine artik pek rastlanmaz.
Çerkesle et ve süt ürünleri bolca kullanirlar, özellikle et ürünlerini konuklara sunmak köklü bir gelenektir. Et haslanarak oldugu gibi, tuzlanarak da kizartilip yenir

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:54

ÇERKES YEMEKLERİ

Çerkeslerin yemekleri kendilerine has özellikler taşır. Yemekler daha çok et ve süt ürünlerine dayanır. Sebzeye pek itibar etmezler. Şişmanlığı kınayan Çerkeslerin kuvvetli ve sağlıklı bünyeye sahip olmalarının yemek kültürleri ile doğrudan alakası vardır.
Pasta
Çerkesler ekmek yerine pasta dedikleri ve ufak darı veya mısır unundan pişirilmiş lâpayı tercih ederler. Pirince daha az kıymet verirler. Pasta yapılacak ufak dârıyı evvelâ ona mahsus tahtadan yapılmış el değirmeniyle çekerek tamamen kabuğunu çıkarırlar. Sonra içindeki beyaz darıyı suda pişirerek pasta yaparlar. Mısırı da değirmene vermeden evvel fırında iyice kuruttukları için pastalık mısır unu bir dereceye kadar kavrulmuş demektir. Bunu da suda kaynatarak pasta haline getirirler. Her nevi pasta istendiği şekle konabilecek derecede katı yapılır. Bazen tuz katarlar bazen katmazlar, pirinci olduğu gibi temizleyip kaynatırlar.
Pastayı şeven denen dibi yuvarlak kulplu demir tencerede kuvvetli ateş üzerinde ve demire temas eden kısmı da kızaracak derecede iyi pişirdiklerinden hamur tadı vermez. Çerkesler sacayağı kullanmazlar. Tencereyi ocağın içine daima asılı duran, istenildiği derecede kaldırılıp indirilebilen ve lehunç-tlexunç adı verilen demir zincire asarak kaynatırlar.
Pastayı karıştırmak için belağ dedikleri küçük bir tahta ve düz kürek kullanırlar.
Tencere yere indirilir belâğla güzel karıştırılıp tekrar asılır. Bu suretle bir kaç defa indirilip bindirilerek iyi bir şekilde pişmesine dikkat edilir. Pasta birlikte yenecek katığa göre sofranın üzerine dâire veya yarım daire şeklinde ince ve uzun olarak konur. Bazen de sofrada bulunacak her misafirin hissesi birbirinden ayrı olarak konur ve bu şekil daha kibar sayılır.
Pasta yekpâre ve daire şeklinde sofraya konursa birlikte yenecek "şıpsı", yağda kızartılmış ve üzerine tereyağı veyahut kaymak konmuş peynir, söğüş et ile yenmek üzere yapılan güzel salça pastanın ortasına oyulan çukura konur. Pişmiş et, kuru peynir, ufak ufak doğranarak pastanın sathına biraz batırılmak suretiyle konur.
Pasta el ile lokma haline getirilerek yendiği için sofradan evvel ve sonra eller behemehal sabunla yıkanır. Temiz peşkirle kurutulur. Hizmet eden sağ eliyle ibriği, sol eliyle leğeni tutar ve dizlerinin üzerine biraz çömelerek suyu döker. Misafirler el yıkamak için yerlerinden ka1dırılmaz. Apleş dedikleri peşkir ekseriyetle kızların ketenden yaptıkları uçları nakışlı, beyaz ve uzunca temiz bir havludur. Fakat yemek yerken kimse kucağına havlu koymaz.
Haluzz-Haluj
Üçken şeklinde yağda kızartılmış peynirli puf böreğine haluz derler. Bir de ince açılmış hamurun içine peynir ve soğan koyduktan sonra yumurta büyüklüğünde veya biraz daha büyük boyda yuvarlak hale getirip suda pişirirler ki buna da psihaluj derler. Su böreği gibidir. Bu börek pek muteber olmadığından ağır misafirlere ikram edilmez. Bazen de suda kaynatıldıktan sonra ve meselâ ertesi gün yenmek istenirse kızartıp da yerler. Haluz sofraya bir sahan içinde olarak konduğu gibi bazen de öylece konur. Koparıp dağıtmamak için el ile tutularak ısırılıp yenir. Haluzz-Haluj pasta gibi ekmek makamında safraya konduğu için yoğurt, kaymaklı süt, tereyağı, bal veya tiritle yenir. Ekseriya hediye olarak akraba ve ahbaplar arasında hediye olarak götürülür. Halujun bir de patatesli cinsi vardır ki bu da şu şekilde yapılır. Patates sayulduktan sonra su içinde kaynatılarak güzelce pişirilir. İçine biraz kırmızı biber, tereyağı, tuz konur ve evvelce hazırlanmış olan açılmış dört köşeli yufka içine konur, yufkanın bir yarım daire şeklinde yapıştırılmasını müteakip biraz durduktan sonra kaynar suyun içine atılır ve kaynatılır. Sıcağı sıcağına yenir.
Meterej
Katıca hamuru uzunca ve ince yuvarlak bir ha1e koyduktan sonra üçer parmak boyunda keserler. Her parçayı ince çubuklar dan yapılmış beyaz ve temiz sepet üzerinde yuvarlayarak içi biraz boş ve üstü kertikli bir hale getirdikten sonra kaynar yağ içinde kızartırlar. Bu suretle yapılan meterej taneleri hediye olarak başka yere gönderilecek ise ince kınnapa dizilir. Haluj gibi bir sahan içine konur ve onun gibi katıklarla yenir.
Mejag
Ufak darı unundan yapılmış cıvık bir hamuru yassı bir kap içine koyarak fırında pişirirler. Mejag adını verdikleri bu yemekleri daha büyük yapmak isterlerse fırının içine kızdırılmadan üç parmak kadar yükseklikte olmak üzere çamurdan büyük bir dikdörtgen yada dörtgen yaparlar. Fırın kızınca bu dikdörtgenin içine cıvık hamur kepçe ile dökülerek ağzına kadar doldurulup pişirilir, piştikten sonra fırının ağzını muvakkaten yıkarak çöreği bozulmadan çıkarırlar. Bir tanesi öküz arabasının içine ancak sığar. Mejagtan icap ettikçe baklava biçiminde ufak parçalar halinde kesilerek sofraya konur. Bununla da haluj ile yenen katıklar yenir.
Bedjın
Yulafın kabuğunu güzelce çıkararak özünü kaynatırlar. Sonra kıvamını buluncaya kadar belağla ça1arlar. Bu bulamacı kaşık ile yerler. Bedjin Avrupalıların "purej"dedikleri yemek ise de ondan lezzetli ve nefis olur. Bedjin sıcak olarak bal şerbetiyle yenir. Biraz yapışkan olduğu için dikkat etmeyenlerin dilini yakar. Bu misafire ikram edilen yemekler arasına girmiyor.
Haluğ ekmek


Ekmeği somun halinde fırında pişirirler. Pide ve yufka yapmazlar. Buğday, mısır unundan yapılan somunlar fırına konurken altının temiz olması için küreğin üzerine genşi meşe yaprağı koyarak fırına atarlar.
Piştikten sonra da sıcak iken yapraklar çıkarılır ve altı güzelce kızarmış olarak servise konur. Çerkesler ekmeği az kullanırlar.

Stir- Çorba
Stir denen çorbaya Çerkesler çok önem vermezler ve az yerler. Mısır çorbası iki suretle yapılır. Mısır evvela (suxu) de döverek kabuğunu çıkarırlar. Sonra suda pişirerek içine bir miktar süt katılır. Bazen az da olsa fasulye tanesi katarlar. Üzerinde yağla haşlanmış biberli soğan gezdirirler. Bunu öğlen dışında yemezler. Bazen de suhuden çıktıktan sonra mısır taneleri 3-4 parçaya ayrılacak surette el değirmeninde kırılır. Sonra birinci usuldeki gibi pişirler. Ufak darı özünden yapılan çorbalar da aynı şekilde pişirilip hazırlanır ve onlara da süt katılır. Ufak darı çorbası daha kibar sayılır. Çorbalar ekmek ile yenir.
Lepsi
Et suyudur. Çerkesler bunu çok severler. Taze eti haşlayıp içine biraz tuz koyarlar. Yerken üzerine az miktarda siyah biber ekerler.
Gumilej
Darı (fug) unuyla baldan ve bazı nebatların eklenmesiyle yaptıkları bir nevi ekmektir. Gumilej kuvvetli bir yemektir. Bu nedenle senelerce muhafaza edilebilir. Çerkesler savaşlarda bunları terkelerinde taşırlar.
Söğüş
Çerkesler tâze eti daima söğüş yani haşlama halinde sıcak yerler. Başka şekilde pişirmeyi bilmezler. Haşlanacak et, sofrada bir adam önüne konabilecek büyüklükte olmak üzere parçalara ayrıldıktan sonra kaynatılır. Haşlanmış et iki şekilde sofraya konur. Bazen parçalar tirit olarak büyük bir kâse ile sofraya konur. Bunu kibarlar yapmazlar. Bunun için başlanmış ve biraz soğutulmuş et parçaları her şahsın önüne pasta parçalarının üzerinde konur. Eti bitirip yemek için yapılan cevizli nefis salçalı tabak içinde yahut pasta müdever ise oyulmuş çukura konur.
Leğejağ- Kuru et
Koyun ve semiz sığır etlerini pastırmalık gibi ince ve güzel kesip tuz ve az sarımsakla iki üç gün terbiye ettikten sonra ocağın içinde seyrek çitler üzerine dizerler. Altında çok ıs vermeyen gürgen ağacından mütedil bir ateş yakılır. Arada çevrilerek bir kaç gün zarfında güzelce kurutulur ve nefis bir et olur. İşte bu kuru eti icap ettikçe şişe takarak köz üzerinde güzelce kızarttıktan sonra birer lokma olacak derecede ufak parçalar halinde doğrayıp pastanın üzerine koyup yerler. Bazen de kızartmadan önce ufak doğranır, sonra tava içinde kızartılıp yağıyla beraber pastanın ortasındaki çukura konur.
Şipsi
Meşhur çerkes tavuğu (Şipsi) çoğu cevizden bulamayanlar yağda kavrulmuş undan ve bazıları da süt ilave ederek yaparlar. Şipsi daima pasta ile yenir. Şipsi pastanın oyulmuş ve kenarları biraz çıkık yapılmış büyük çukurun içine doldurulur. Etler de yarısı dışarıda kalacak ve tutulup çıkarılacak surette çukurun kenarına dizilir.
Değelibj
Kavurma ettir. Etler ufak pârçalara ayrıldıktan sonra kendi yağında kavrulur. Teneke ve kutulara konur yine kendi yağı ile üstü örtülür. Ateşte ısıtılıp pasta ile yenir.
Vedbesim
Kuzu kebabı, hıdrellez kuzusu gibi tandır kebabıdır. Kuzu kesildikten ve iyice temizlendikten sonra yanına baş, ciğer ve böbrek eklenerek sıcak tandıra konur. Tandırın ağzı iyice kapatılarak sıvanır. 2-3 saat bırakıldıktan sonra tandır açılır, ilik gibi pişmiş et bıçakla parçalanır ve tepsiye konur.
Metazz
İyice yoğrulan mayalı hamur açılır, içine çerkes peyniri, biraz da tuz konarak iki yumurta, hacminde kapatılır. Kaynar suyun içinde iyice kaynatılır, sıcak sıcak yenir.
Seheş
Bildiğimiz sütlaçtır. Aynı şekilde yapılır, sıcak ve soğuk olarak yenir.
Suqu
Bir nevi kuru darı unudur. Erler bunları gıda gibi heybelerine koyarlar, seferlere, savaşlara götürürler, gittikleri yerlerde, dağlarda ateş yakıp suda pişirirler ve yerler. Yahut sıcak süt ilâve edilerek pişirilir, tabağa konur ve soğuyunca üzerine kaymak ilave edilerek yenir.
Adighe kueyej-Çerkes peyniri
Evvela iki kilo süt ateşe konur. 2-3 gün önceden kalma ekşi yoğurt suyu süt kaynama derecesine varınca yavaş yavaş kepçe ile dökülür. Süt içinde beyaz topraklar, üstünde yeşil su oluşuncaya kadar hafif ateşte kalır. Tel süzgeç ile süzülür. Şekil vermek için 1-2 defa çevrilir ve ılık iken iki tarafı tuzlanır, bir tabağa konur. Böyle taze iken yendiği gibi bir dolaba veya rafa da konularak kurutulur. Uzun bir zaman dayandığından sonraları da yenir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:55

İNANÇ SİSTEMLERİ

Din, inanca dayanan doga üstü tasarimlar ve islemler dizesidir. Toplumsal bir olgudur ve üretim sürecinde insanlara egemen olan güçlerin fantastik bir yansimasi olarak toplumsal bilincin özgül bir biçimidir. Din ilkel komünal toplum biçiminin belli bir asamasinda kavranilamayan doga güçleri karsisinda insan güçsüzlügünün yansimasi olarak dogmustur.

Çerkesler çaglar boyunca çesitli inançlar tasimis ve çok çesitli tanrilara inanmislardir. Çerkeslerin eskiden taptiklari belli basli tanrilar; sible, Tleps, Sevseres, Zekotha, Mezitha, Kutij ve Tesub olmak üzere yedi tanedir.


1- sible; savas, yildirim ve adalet tanrisidir. Savasa giderken ondan yardim dilenir, savas kazanildiginda Koç kurban edilir. Yildirim çarpmis a?açlar ve insanlar kutsal görünüyordu.
2- Tleps; Demir ve ates tanrisidir.ibadet'i yüksek sarp daglarda yapilirdi.
3- Sevseres; Firtinalarin, sularin ve irmaklarin tanriçasidir. Sevseres'e bulutlar ve denizler itaat ederdi, yine bu tanriya dualar edilir ve kurbanlar kesilirdi.
4- Zekotha; Gezginler tanrisidir, yolculuk ve kutsal ziyaretlere çikanlari korurdu. Konuk gelis ve gidislerinde su dökmek biçimindeki bu inanistan kalan gelenek, Anadoluda da uygulanmaktadir.
5- Mezitha; Avcilar ve orman tanrisidir.Çerkesler bu tanriya orman gölgesinde ibadet ederdi.ibadet edilen kutsal ormana, Theseg derlerdi
6- Kutij; Adalet tanrisidir. Eski kavimlerde oldugu gibi Çerkesler'de de mese agaci kutsal sayilir, agacin tanrisal bir ruh tasidigina inanilirdi. Çerkes Thamade'leri mese agacinin altinda toplanip savas ve baris islerini görüsüp, dua ederlerdi.
7- Tesub; Savas tanrisidir. Çerkeslerle Hititlerin tanrisiydi. Tesub'a ait heykeller Kafkasya'da bulunmustur. Diger bir adi ise Zevatha'dir. Çerkesler'de bunlar disinda; Oyun ve yilan tanriçasi Blevus ve Yeleus, Bal tanriçasi Merisa, Gök tanrisi Vefatha gibi tanrilar bulunuyordu.
Bu belirttigimiz Çerkes tanriçalari üç gurupta tolanabilir
1- Mutluluk kudret sahibi yaratici tanrilar
2- Dehset ve korku veren tanrilar
3- Doganin çesitli sanatlarin düzenleyicisi ve temsilcisi
Çerkesler belli dönemler için bu tanrilar için dualar ederler, adaklar adarlar ve sölenler düzenlerlerdi.
Çerkesler tarihin ilk döneminden baslayarak doga güçleriyle açikladiklari bu tanrilarina 5-6. yüzyila kadar bagli kalmislar ve onlara inanmislardir.
Özellikle Bizans imparatoru i. Jüstinyen döneminde yani Vi. yüzyilda Hiristiyanlikla tani?tilar. Bizans Cenevizlilerle iliskileri sonucunda Hiristiyanlik ve Yahudilik dinlerini taniyarak bunlari kabul ettiler. Çerkeslerin bu dinlri kabul etmelerine karsilik yinede kendi eski geleneklerini ve inanç sistemlerine devam ettiler.

Çerkesler Yahudilik ve Hiristiyanlik'tan sonra 17.yüzyilda islamiyetle tanisti.18. yüzyilda ise bu din yerlesti, Çerkes topluluklarinin bulundu?u Kuzey Kafkasya'ya savas ve istilalarda, dinsel baskaldirilara hatta muridizm hareketlerine rastlanmaktadir. Yine de her ne sekilde açiklanirsa açiklansin Çerkesler sahip olduklari kültürel degerleri, inanç sistemleriyle bütünlestirmis, kendilerine dogru gelen dinsel ögeleri alip bunlari kullanmislardir. Bunun sonucunda dinsel bir fanatizm görülmeyen Kafkasya'da Çerkes toplulu?u farkli dinsel inanislara sahip olunmasina karsin bir arada huzur içerisinde ya?anmasinida bilmistir.

Çerkes topluluklari Osmanli topluluklarina göç ederken islamiyeti kabul etmislerdi. islamiyetin savunucusu, Halifelik topraklarinda huzur, güven ve refah elde edebileceklerine inaniyorlardi.Yerlestikleri yerlerdeki geleneksel inanç biçimleriyle ters düsseler bile, inanç ve ibadetlerini yine kendi bildikleri biçimde gerçeklestirmislerdir. Bunun sonucunda da, inançlari geregi yasak olsa bile birçok kültürel degerlerini uzun süre korudular. Koruyamadiklari, terk etmek zorunda kaldiklari kültürel degerleri ve inançlarini terk edis nedeni ise; yasadiklari çeliskinin üstesinden gelememek sonucu olusan uzlasma istegindendir, denebilir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:56

ÇERKES DÜĞÜNLERİ ÜZERİNE


Genelde kültürün ana temasını oluşturan üç husus vardır. 1- Doğum, 2- Evlilik, 3-Ölüm durumunda yapılan etkinlikler. Çocuk doğduğu zaman bir etkinlik yapılır, evlenirken yapılan etkinlik çok zengin ve ayrıntılıdır. Ölüye de çok değer verirler. Çünkü, Çerkesler'de insana çok değer verilir. Onun için ana başlıklarıyla düğünlerde bugünümüze faydalı olacak konuları dile getirelim, onlar üzerinde duralım...

Köy düğünleri ile bugün şehirlerde yapılan salon düğünleri arasındaki farklılıkları görebilmemiz açısından, önce köy düğünleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Kültürümüzde, gelin alma düğünü denilen “Nıseşecegu” ile “delikanlı düğünü” olmak üzere iki tür düğün vardır. “Delikanlı düğünü”, misafir gelen birini onore etmek ya da eğlence amacıyla daha çok gençler arasında yapılır. Gençler, bayanları toplar ve düğün yaparak kendi aralarında eğlenirler. Orada gençler bir araya gelirler. Bu düğünlerde katı kurallar mevcut değildir ve bunlar daha çok eğlenceye dönük düğünlerdir. Sanıyorum, bu geleneği başka hiçbir kültürde görmüyoruz. “Düğün yaptık” dediğimizde insanlar, “kim evlendi de düğün yaptınız?” diyorlar. Bizim kültürümüzde düğün yapmak için mutlaka birinin evlenmesi gerekmiyor, biz 3-5 kişi bir araya geldiğimizde de düğün yapabiliyoruz, veya bir misafirimiz geldiğinde onun için düğün yapabiliyoruz. Fakat, misafir Thamade pozisyonunda ise düğün yapılmaz.

Gelin alma düğününde yani “Nıseşecegu”de ise, gelinin bulunduğu yere gidilerek gelin getirilir. Bu olay 3 gün, 5 gün, bazen bir ay kadar sürer. Gelin alma olayı özellikle kış dönemlerine, işsiz zamanlara denk getirilir ki, uzun uzun eğlenilsin. Kadın, Çerkes toplumunda çok saygıdeğerdir. Dolayısıyla nazlandırılır. Hele genç kızlar daha çok nazlandırılır. Esasında çağrılmadan, buyur edilmeden genç kız düğüne katılmaz. Bu nedenle, düğünden önce, düğüncü aile, kızlarının (kızları yoksa yakın bir akrabalarının) yanına bir delikanlıyı katarak, ev ev dolaşırlar ve genç kızları düğüne çağırırlar. Düğün yapılır; düğün bozulduktan sonra evlerinden alınan genç kızlar, tekrar evlerine götürülürler.

Çerkes düğünlerinde oturmak yoktur. Yaşlı, genç düğüne katılan kim olursa olsun oturmaz. Sadece evli kadınlar gerilerde bir köşeden düğünü seyrederler. Bunun dışında herkesin ayakta durması, ayakta duramayacakların düğüne katılmaması gerekir. Fakat günümüzde düğün yapılırken kızlar oturuyorlar. Bunun organize edilmesi gerekir. Organize eden gençlerden biri, bir delikanlı veya bir kız oturuyorsa, onu düğüne davet etmeli, onun da düğüne katılmasını sağlamalıdır.

Düğünde erkekler bir tarafa, bayanlar bir tarafa dizilir. Düğün yapılan yerin en emin tarafı kızlara verilmelidir. En sağ başta, “baş koruyucu” denilen birisi durur, onun yanında “jan” tabir ettiğimiz “prenses” durur. Onun yanında da Xhıgebz-thamade durur. Yani herkesin duracağı oyun yeri bellidir. Onun yanında varsa misafir kız, daha sonra toplumdaki sosyal yerlerine göre diğer kişiler, en sonda da düğün sahibi aileden bir kız yer alırlar. Bu kızın yanında da koruma görevi yapan bir erkek bulunur.

Düğünlerde kızlar sırayla oyuna çıkar, erkeklerde ise sıra yoktur. Fakat onlarda gelişigüzel bir şekilde çıkamazlar. Bir delikanlı, bir kızı gözüne kestirmiş, onunla oynamak istiyorsa, o kızın sırasına denk getirir, öyle oyuna çıkar. Kendiliğinden de çıkamaz. “Hatiyako” (düğünde oyuna çıkma sırasını idare eden kimse) dediğimiz kişiyi tembihleyerek, hatiyakonun organizesiyle düğüne çıkar. Düğünün esası budur. Kızlar sıra olduklarında, ablası ya da kendi sülalesinden bir büyüğü olan kız arka sırada dikilir, düğüne katılır ama oynamaz.

Düğünler uzun sürdüğü ve sürekli ayakta durulduğu için grup grup, önce misafirler, sonra diğerleri dinlendirilir ve dinlenenlere ikramda bulunulur. Düğünden dinlenmek için çıkarken büyük olan kişiden izin istenir, geri gelindiğinde tekrar gelindiği bildirilir. Yani şimdi yapılan salon düğünlerinde olduğu gibi düğüne gelişigüzel girilip çıkılmaz.

Gelin alma düğününü kim organize eder?

Bir aile gelin alacaksa, kendisine yakın olan, o sorumluluğu yüklenebileceğine inandığı, güven duyduğu bir büyüğüne gider, durumu anlatır. “Hayırlı bir işimiz var, bize aracı olun” der. Ve o kişi bir ön toplantı yaptırır. Düğünün organizasyonunda “Ceug thamade”, düğün thamadesi dediğimiz bu kişi ailenin adına tüm sorumluluğu taşır. Toplantıyı o yapar, “wunafe” yi o yaptırır, gelincileri o gönderir, gelinciler geldiğinde o karşılar. Düğünü olan ailenin mensupları ona yardımcı durumdadır. Örneğin; delikanlının küçük kardeşi ve “şavo” (sağdıç) da ona yardımcı olur.

“Hatiyako” nasıl belirlenir?

“Hatiyako” dediğimiz düğünü idare eden kişidir. Hatiyako da esas “ceug thamade”sine bağlıdır. Düğünden önce yapılan toplantıda o da belirlenir. Zaten köy hayatında, bir küçük yörede, kimlerin ne olduğu bilinir. “Hatiyako”nun işini, sorumluluk, yetenek ve tecrübe isteyen bir görev olduğundan herkes beceremez. Dolayısıyla bu görevi kimin yapacağı hemen hemen bellidir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:57

MİSAFİR AĞIRLAMA
Misafir otururken ev sahiplerinin kendi iç meselelerinden bahsetmeleri ayıptır.
Bir şekilde misafir ile nizahlaşmak,onunla didişme derecesinde iddialaşmak ayıptır.
Misafirin giysilerinin kontrolü,yırtığı veya kirlisi varsa farkedilmesi yıkanıp dikilmesi ütülenmesi evin hanımının görevidir. Bu o kadını küçültmez,aksine güzelleştirir saygınlığını ve değerini artırır.
Yatak yorgan yastık gibi şeylerden ailede olan en iyisi misafire verilir.
Misafirin gidişine sevindiğinizi bir şekilde belli etmek çok büyük ayıptır.
Giyinirken misafire yardım etmek giysilerini tutup ayakkabılarını hazırlamak adettendir.
Misafirin gelişinden mutlu olduğunuzu belirten giderken selametle gitmesini ve bundan sonra da gelmesinden mutlu olacağınız belirten bir kısa konuşma yapmak adettendir.
Misafir giderken bir küçük hediye vermek adettendir.
Evden ayrılan misafir aynı köyde oturuyorsa yol başına kadar eşlik edilir, bir araca binip gidecekse aracına bininceye kadar aileden birisi ona eşlik eder.( Seni kapısına kadar uğurlamayanın evine gitme diyen Adige atasözü vardır)
Misafirin de dikkat etmesi gereken kurallar az değildir :
Gittiğiniz evde geçerli kurallara ve onların durumlarının getirdiği şartlara uymak gerekir.
Ev sahibine saygılı davranmak,söyleneni kabul ederek beğenmediklerinizi de fazla belli etmemek gerekir. (misafirlikte size önerilen wunafe(karar)dir ) anlamında Adige atasözümüz olduğunu hatırlamak gerek.
Misafiri olduğunuz ailenin işlerine karışmak ayıptır.
Nezaketen size fikrinizi sorarlarsa o zaman da onları incitmeyecek şekilde düşüncenizi açıklamaktır münasip olan.
Misafirlikte çok fazla yemek,içmek ve yemek seçmek çok büyük ayıptır.
Sağlığınız nedeni ile olsa bile bölye bir şey yakışıksız kaçar.
Sofraya konuşlan yemeği methetmek bir nezakettir.
Hiç bir zaman unutmamanız gereken bir şey ise; sofrada hiç bir şey
bırakmamacasına her şeyi silip süpürmenin Adigelerde ayıp sayıldığıdır.
Çok sık dışarı çıkıp içeri girmek de pek yakışık alan bir şey değildir Adigelerde. Diğer odaları gezip bakınmak,eşyaları inceleyerek sağına soluna bakıp methetmek imrendiğinizi beğendiğinizi gösteren davranışlar içerisine girmek ayıp sayılır.
Ev sahibi kendisi sizi çağırarak gösterirse bile hiç bir şeyi fazlaca methetmeyin “ güle güle kullanın, iyi günlerde kullanın,daha iyisi ile değişmeyi nasip etsin,uğurlu olsun,mutlulukla kullanmayı nasip etsin” gibi iyi dileklerden birisini söylemeniz yeterlidir.
Misafir ne zaman kalkmak gerektiğini ne zaman gitmek gerektiğini kendisi kavrayabilmelidir, misafirin gitmeyi bilmeyeni de makbul değildir.
Acele ile sofraya gelen yemeği bile bırakıp kaçarcasına gitmek de yakışıksız görülür.
Misafir olduğunuz yerde hoşlanmadığınız bir grubun içine düşseniz de oturup kalkmalarını sohbetlerini beğenmeseniz de ev sahibinin hatırına katlanmak zorundasınız.
Bu tür ortamlar Adige sabrının ve nezaketinin ölçüldüğü en önemli yerlerden birisidir.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında Empty Geri: Çerkesler,Çerkesler Kimdir?,Çerkesler Hakkında

Mesaj  GÖZLEM 8/10/2008, 10:59

ÇERKES AİLE HAYATI

Disiplin ve terbiye yuvası



Çerkeşlerde aile fikri çok eskilere dayanır ve oldukça gelişmiş bir yapı özelliği arzeder. Bu nedenle de toplum hayatında önemli bir yeri vardır. Aileyi yıkmak isteyen sosyalizm gibi düşünce akımları Çerkesler arasında fazla rağbet görmemiş, eskiden beri aileye saygı ve sevgi muhafaza ve devam ettirilmiştir. Eskiden Simye(Araplarda beşinci göbekten sonra gelen aile fertleri) arasında evlenmeyi yasaklayan bazı milletlerde başka kabile ve soylardan alınan kızlardan doğan çocuklar anneye, annenin mensup olduğu kabileye ve soya ait olduğundan bu gibi ailelerde babanın çocuk üzerinde hiçbir surette hakkı olmazdı.

Başka ailelerden, soylardan evlenmek mecburiyeti Çerkeslerin güzel düşünüşlerinin bir örneğidir. Kendi soyundan kız almayı Çerkesler menetmişlerse de hiçbir vakit maderşahilik gibi gayrı tabii bir aile usulünü kabul etmemişlerdir. Fakat eski Romalılarda olduğu gibi aile reisi olan babanın hakimiyeti hiçbir vakit sınırsız olmamıştır ve aile efradına esaret hayatı yaşatan zulüm derecesine vardırılmamıştır. Ailenin birliğini sağlayan babanın mevkiine riayet ve saygı gösterilir ancak şahsi hürriyet ve istiklâle hürmet edildiğinden aile fertleri birbirinden ayrılabilir, mal ve mülk sahibi olabilir.

Bundan ötürü şahsi hürriyet ve istiklâli bozan aşırı bir disipline dayalı büyük ve kalabalık ailelerin teşekkülü de zaruret haline gelmezdi. Ancak fertlerin ayrılması aile arasındaki manevi birliği ve bağlılığı asla bozmazdı. Ayrılan kardeşler ve evlâtlar arasındaki bağlılık daha fazla samimiyetle devam ederdi. Çerkes aile hayatı fertler açısından gerçek bir mektep özelliği taşıyordu.

Çerkes aile hayatı, sevilen kimselerin elemlerinden acı duymayı, kendisini büyüten ailesinin fedakârlığını takdir etmeği, onların isteklerine saygı gostermeyi, kardeşlerin kendisiyle bir saymasını, sonra da kendi çocuklarını güzel idare etmesi, mağrur olmaksızın kendisine hürmet ettirmeyi, meşru büyüklerine itaatli olmayı, zaaf göstermeden adil olmayı, şiddet göstermeden kumanda etmeyi öğretirdi.

Aile hayatı



Çerkes aile hayatının şekli, diğer milletlere biraz garip gelelebilir. Çerkes aile hayatının esası resmiyettir. Çerkesler, gerek evlerinde gerek dışarda laubalilik, teklifsizlik ve nezaketsizliği büyüğe karşı saygısızlık addederler. Nezaketsizlik ve saygısızlığa tölerans gösterileceğine kimse inanmaz. Fakat saygı ve nezakete dayalı bu resmiyet ailede ne soğuk bir hayat ne de bir esaret meydana getirir. Yabancılar bu insani ve kibar hayatın inceliklerini takdir edemedikleri için zor ve gayri tabi olarak yorumlayabilirler ancak bu hayat tarzı Çerkesleri asla sıkmaz. Bilakis aileler laubaliliğin meydana getirdiği olumsuz etkenlerden bu şekilde uzak tutulmuş olur. Çocuklar aile içinde büyük bir intizam, saygı ve bağlılık içinde doğup büyürler. Bu nednele de aile hayatı bir fazilet mektebi sayılır.

Baba



Aile reisi olan baba, aile efradına karşı vakur, şefkatli bir amir ve terbiyeci gibi özelliklerini daima muhafaza eder. Bütün aile efradı da kendisine karşı hürmetkâr ve tam bir bağlılık gösterir. Onun her emri itirazsız yapılır. Kocanın karısı karşısındaki konumu da eşitliğe saygı ilkesi çerçevesindedir. Çünkü kadın ile erkek arasındaki eşitlik birbirine benzememek şeklinde bir eşitliktir. Yoksa karı ile kocanın faaliyetlerinin çeşitli almasını men etmeye kimse muktedir değildir.

Daima kendi hakkını savunmak şeklindeki aşırı merak kadar teessüfe değer haller ailede görülmediğinden karı koca arasındaki gerçek eşitliğin sevişerek, birbirine saygı duyarak, sevinç ve kederlerini, ümitlerini müşterek bir hale getirmek olduğunu, yoksa herkesin kendi dünyasında serbest yaşamak olmadığını pek iyi bilirler.

Çerkeslerde çok kadınla evlenme adeti yoktur. Çerkeslerle kadına ziyadesiyle saygı duyulur. Hattâ evlendikten sonra da kadın soyadını muhafaza eder. Koca zevcesini adıyle çağırmaz. Kendi soyunun ismiyle çağırır. Çünkü kadına soyunun ismiyle hitap etmek Çerkeslerce saygı belirtisidir. Asıl adıyle çağırmak daha çok teklifsizlik sayıldığından kadının akrabasından olmayanlar da soyadıyla hitap ederler. Evlenen kadınlar soyadı istiklaliyetlerini muhafaza ederler.

Babanın huzurunda karısı ile kızından başka aile efradından kimse oturamaz. Diğerleri saygı ile ayakta beklerler. Karısı bile çocuk sahibi oluncaya kadar oturamaz. Ailenin hiçbir ferdi baba ile yemek yiyemez. Baba küçük çoçuklarını öpüp okşamaz, kucağına almaz. Sevginin sözle değil, kalple olduğunu bildiği için Çerkes aile efradına karşı olan sevgisini yılışık bir surette açığa vurmayı kibarlığa aykırı görür. Fakat narin vücudu, ince kalbi hasebiyle daha çok şefkat, sevgi ve himayeye ihtiyacı olduğundan kız çocuklarına anlayış gösterir.

Erkek çocuklanna karşı muamelesi ise bir öğretmenin öğrencilerine karşı yaptığı muameledir. Onunla yüz göz olmaz, senli benli olmaya asla meydan vermez. Bütün , çocuklarına isimleriyle seslenir. Yavrum, ciğerim, canım gibi deyimler kullanmaz. Babanın eli erkek çocuk üzerinde titremez. Bilakis onu, istiklal ve şahsiyet sahibi etmek için serbest büyütür. Anne


Çerkes ailelerinde anne, pek değerli ve şerefli bir mevkidedir, ikinci aile reisidir. Bilhassa evin iç işlerindeki hak ve istiklâline saygı ve riayet olunur. Aile reisi olan babanın buna karışmasını saygısızlık, kadına tahakkümü mertliğe aykırı telâkki ederler. Kadının bu hakkına ima olarak "TIBISIM" yani "ev sahibemiz, mihmandarımız" diye hitap ederler. Böylece kadını asıl ev sahibi ve kendisini onun misafiri sayarak ev işlerinde kadının riyasetine hürmet gösterdiğini belirtir.

Kocasının son derece saygısına mazhar olan anneye, gelinleri "GUAŞE" yani prenses diye hitap ederek saygı duyarlar. Anne ile çocuklar arasındaki ilişkiler baba ile çocuklarınkinden oldukça farklıdır. Anneler şefkat kucağını açar ve çocukları sevgiye boğarlar. Kadın kocasına aslâ adı ile hitap etmez. Anne çocuklarını isimleriyle çağırır. Bazen de şefkatine ve teklifsizliğine delâlet eden takma isimler kullanır. Ev işlerinde tam yetki sahibi olan kadının sorumluluğu çok geniştir. Kocasının bulunmadığı bir zamanda gelen misafirleri kabul ve ağırlamak, misafirin sınıf ve mevkine göre hürmeten kuzu, koç hatta öküz kesmek, kocasının misafire adet üzere vermesı gereken hediyeyi vermek kadının yetkisi dahilindedir.


Çocukların eğitimi


Çerkesler hamile kadının şağlığına çok dikkat ederler. Çocuk dünyaya gelince bütün akraba ve komşular tebrik için gelirler. Hediye olarak Haluj, börek, koç ve kuzu gibi şeyler getirirler. Çocuğun ninesi de kız evlâda sırma işlemeli beşik takımı ve güzel elbise gönderir. Beşik göndermek uğursuzluk olarak kabul edilir. Çocuğun doğuşu şerefine ekseriyetle kurban kesilir. Kamşulara zifayet verilir. Çocuk beşikleri ağaçtan yapılmış olup belli şekildedir. Sırma işlemeli süslü örtülerden başka asıl beşiğin süsü yoktur. Çocuğu sabah akşam yaz ise soğuk, kış ise az ılık su ile iki defa banyo yaptırırlar. Bazıları yaz ve kış soğuk su ile yıkanır. Kadınların bazısı da çocukları sabah, öğle, gece yatırılırken olmak üzere üç defa banyo ederler. Soğuk su ile banyo edilen çoculkarın daha sağlam ve çevik olacağına inanılır.

Sabah, öğle, ikindi ve yatarken çocuğu dört defa muntazaman kaldırırlar ve süt verirler. Çocuğa annesi süt verir. Kâfi gelmedigi takdirde komşu kadınlar arasında ufak çocuklu varsa ondan istifade ederler. Yoksa eksiklik keçi, inek sütü ile tamamlanır. Diş çıkarıncaya kadar çocuğa başka yemek vermezler, yalnız sütle beslerler. Diş çıktıktan sonra ŞEKURİP adı verilen sütten ve baldan pişirilmiş bir çeşit muhallebiden azar azar vermeye başlarlar. Çocuğa babası ya da annesi ad takmaz. Dedesi, ninesi yahut yakın akrabadan bazan de dostlarından biri ad takar.

Anne çocuğun yaşına göre Ahlâki terbiyesine dikkat eder ve karakterinin teşekkülüne yön verir. Çocuğa karşı ciddiyet gösterirse de ruhunu öldürecek şiddet ve onu alçaltacak halleri reva görmez. "FEMİF" yani beceriksiz, "KARABĞ" yani korkak kelimeleri çocuğun terbiyesi için kullandığı yegâne değnektir. Bu kelimeler çocuğa vazifeperverlik, mertlik, cesaret hissini aşılar. Aile hayatındaki resmiyet ve misafir odası (Haceş) çocuğa sosyal terbiyeyi verecek mekteptir. Çerkesler çocuklara kalın pamuklu şeyler giydirmezler. Vücudu sıcak ve soğuğa dayanıklı olması içiz elbisenin hafif fakat zarif olmasına dikkat ederler. Çocuk elbiseleri erkek ve kadın elbiselerinin küçültülmüş şeklidir. Ancak pek ufak çocuklara kalpak giydirmezler. Çerkeslerde kız ve erkek çocukları bir arada ders görür.


Yürüme çöreği


Çocuk yürümeğe başlayınca adam olmak üzere ilk adımı atmış sayılarak gelecekte yapacağı meslek hakkında bilgı edinmek için anne büyük ve süslü bir çörek yapar. Çöreğin üzerine çocuğun erkek ve kız olmasına göre kalem, kitap hakka, silah yahut iğne, makas, yüksük gibi aletler konur. Ondan sonra aile fertleri huzurunda yapılacak merasim için çocuk süslü elbiselerle donatılır. Sonra üzerindeki eşyadan birini almak üzere çöreğin yanına oturtulur. Çocuk da tabiatıyla gözüne hoş görüneni alır. Aldığı şeye göre anne de kendisini çocuğun eğilimlerini anlamış olur. Meselâ silâh aldı ise kahraman, kalem ve kitap gibi şeyler aldı ise alim, çekiç aldı ise sanatkâr olacağına hükmeder.


Kurban töreni


Çerkesler, doğan çocuklar için kurban keserler. Analar bunu ömrün uzaması için bir vesile saydıklarından ihmal ettirmezler. Ekseriyetle iki yaşına gelince kurban merasimi yapılır. 1839'da Mr. Bell, Çerkesya'da bulunduğu bir kurban merasimini şu şekilde anlatıyor: Bu gün hane sahibim oğlunu Allah'a takdim etti. Ormanın ortasında âdetlere göre sofralar dizilmişti. Civardaki muhtelif evlerden getirilmiş olan bu sofralardaki yemekler de çeşitliydi. Sofra getirenlerin çağu sofrayı ruhani reis vazifesi gören ihtiyar şahsa verdikten sonra başlarını açarak diz çöküyor, başlarını yere doğru eğiyorlardı. (O sırada Çerkesler Müslüman olmakla beraber, putperestlik ve Hıristiyanlıktan alınmış kadim dinlerine ait merasimi büsbütün terk etmemişlerdi.) Bu mukaddes yerin kenarında benim için de bir kır minderi serilmişti. Diğer yönden de benden sonra gelmeye başlayan ve sayıları altmışa varan kadınlar dizilmişti. İhtiyar kadınlar ateş başında, kızlar da sık bir ağaçlığın kenarında idiler. Dini merasim evvelce gördüğümden daha muhteşem surette yürütüldü. Önce "The Şkhoa" ye yani "Ulu Tanrı"ya temizleneceklerine dair bir dua yapıldı. Ruhani reis bu duayı okuduktan sonra sağ elinde "Şuatn" denilen içki dolu bir ağaç kadeh, sol elinde mayasız büyük bir çörek olduğu halde ilerledi ve arkasında duran muavinlerine verdi. Onlardan tekrar beş, altı kadeh ve ekmeği birer birer alarak hepsine ayni şekilde dua etti. Daha geride başları açık olarak yere diz çökmüş ve başlarını yere eğmiş olan cemaat de yüksek sesle aynı duayı tekrar ediyor, ihtiyar kadınlar da buna iştirak ediyorlardı. Buradan sonra üzerinde dua okunan Şuat ve çörekler hazır olanlara dağıtıldı. Sonra iki keçi ve bir koyundan ibaret olan kurbanlar, her biri iki adam tarafından tutulduğu halde getirildi. Ruhani reis her birisinin üzerine dua okuduktan sonra başlarma kadehteki Şuattan birer parça döktü. Kıllarından birer parça alınarak arkasın da duram üç balmumu şamdan yakıldı. Sonra kurbanlar ksilmek üzere geri çekildiler. İbadet merasimi sona erdiğinden herkes başka şey1erle meşgul oldu. Bazıları kurbanlarm etinin kesimine yardım etti. Bazıları büyük kazanlar hazırladılar. Diğerleri de yemek hazır oluncaya kadar eğlendiler. Hatırlı kişiler ise bu arayı konuşma ile geçirdiler. Vazifesini talkdire değer bir başarı ile yapmış olan ruhani reis başı açık, elinde baston, sırtında manto olduğu halde devamlı ayakta durdu. Yemeklerin, etlerin altmışa çıkan sofralara dağıtımını da idare etti.

GÖZLEM
Admin

Mesaj Sayısı : 58
Kayıt tarihi : 29/08/08

http://adetler.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz